Selahattin Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman, “Siyasi sorumluluk ve hukuki sorumluluğu karıştırırsak Erdoğan da bu durumda yargılanabilir” dedi.
HDP’nin eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu 28’i tutuklu 108 ismin yargılanacağı ‘Kobane Davası’nin ilk duruşması 26 Nisan’da görülecek. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek dava yargılaması öncesinde basın sohbeti gerçekleştirildi.
Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, avukatlarından Mahsuni Karaman ve HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede’nin yerli ve yabancı basın mensupları ile bir araya geldiği basın sohbeti Zoom üzerinden yapıldı.
Buluşmada, dava iddianamesinin ayrıntıları üzerinden çözüm sürecinin yargılama konusu yapılması, iktidarın davanın açılmasındaki rolü, siyasetçilere yöneltilen suçlamalar konusunda gazetecilere bilgilendirmelerde bulunulup, soruları yanıtlandı.
Başak Demirtaş: Sadece hukuk değil, hakikat mücadelesi yürütüyoruz
Sohbette ilk sözü alan Başak Demirtaş, HDP’lilere ve Selahattin Demirtaş’a yönelik suçlamaların sadece mahkemelerde değil, gazete ve televizyonlarda yapıldığını ifade etti. HDP’lilerle ilgili bir algı kampanyası yürütüldüğünü söyleyen Demirtaş, “İktidar sözcüleri yargıya talimatlar veriyor, yargılamalar devam ederken hüküm kuruluyor. Dolayısıyla biz sadece bir hukuk mücadelesi yürütmüyoruz, bir hakikat mücadelesi de yürütüyoruz. Son AİHM kararı Selahattin’in siyasi nedenlerle cezaevinde olduğunu tescilledi. Ama haklı olmak, tek başına yetmiyor. Hükümet bir algı kampanyası yürütüyor. Son tutuklanmaya dayanak olan 3.530 sayfalık iddianameyi de gördükten sonra ne yapabiliriz diye düşündük, bu toplantıyı yapma sebebimiz de bu aslında. Hakikatleri sizlerle paylaşacak, sorularınıza cevap olmaya çalışacağız” dedi.
Yargı eliyle linç
Siyasi ve hukuki sorumluluğun flu bir alana girdiğini belirten Av. Mahsuni Karaman, Kobane Davası örneğinde iktidarın bugün siyasi muhataplarını yargı eliyle lince giriştiğini söyleyip, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan fezlekeye işaret etti. Karaman “Siyaseten rakip olma hali bir şekilde kriminalize edilmek istenirse, bu çok kolay yapılır” dedi.
‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözüyle ipler koptu
Kobane davası için miladın 6-8 Ekim olayları değil, Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” sözü olduğunu vurgulayan Av. Karaman, “Fırat’ın doğusuna hapsolmuş bir Kürt siyasi hareketi söz konusu iken Fırat’ın batısına geçen Demirtaş öncülüğünde bir siyasal hareketten bahsediyoruz. O siyasal hareket, öyle bir noktaya geldi ki, tek adam olacağım diyen kişiye ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ dedi. Bu davanın miladı, 6-8 Ekim değildir. Bu olaylar 2014’de oldu. Birkaç ay sonra Dolmabahçe Mutabakatı açıklandı. Peki, neden oradan yürümedi? Çünkü bir ay sonra Demirtaş’ın ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ çıkışı vardı. Ondan sonra ipler koptu. HDP, 7 Haziran’da AKP’nin tek başına iktidar olmasını engelledi. Sonra da süreç buraya kadar geldi” dedi.
Aday olunca düğmeye basıldı!
Diyarbakır Başsavcılığı’nın Kobane olaylarında Demirtaş ve HDP’in hukuksal sorumluluğunu 2911sayili ‘Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefet etmek’ olarak belirlediğini hatırlatan Av. Karaman, devamındaki sürece dair şunları ifade etti:
“Demirtaş hakkında hazırladığınız dosya biliyorsunuz zaten AİHM kararı da çıktı. Bu tweetlerde bir suç unsuru da yok. 11 Haziran 2018’de düğmeye basıldı. 108 kişiye açılan dava dosyasında ilk kararlar o zaman verildi. Demirtaş cumhurbaşkanı adayı, tahliyesini talep etmişiz. AYM tahliye eğiliminde. Erdoğan hariç herkes, ‘aday dışarıda olmalı’ diyordu. Ama Erdoğan meydanlarda Demirtaş’ın idamından bahsetti. ‘Aday olamamalı derhal bir yasa çıkarmak lazım’ dedi. Demirtaş, ketıl hesabından ‘Beni terörist olarak itham eden kişi, ölümlerle aramda bir illiyet bağı bulsun onun lehine çekileceğim’ dedi.
Soruşturma savcısı, bu dönemde tüm savcılıklara yazı gönderip, ‘elinizdeki her şeyi gönderin’ dedi. Bugünlerin mayasının atıldığı gelişme Ankara TEM Şube Müdürlüğü’nden bugüne kadar Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş hakkında soruşturma yürütülmüşse de bu olaylar ve ölümlerin öldürmeden dolayı yargılanması ve HDP MYK’sinin da arkasında olmasından dolayı kapatılması gerekir şeklinde bir evrak geliyor ve bu mesele buralara kadar getiriliyor. Bu yazı, Ankara TEM’den soruşturma savcısına gidiyor. Demirtaş Kobane meselesi yüzünden bu olaylar nedeniyle kendi dosyasında yargılanmadı, tahliye edildi. AİHM duruşmasından sonra ikinci kez tutuklandı. Şimdi 108 kişi ile birlikte bir kez daha yargılanacak.”
SEGBİS ile katılacaklar
Yöneltilen soru üzerine Ümit Dede, Ankara’da görülecek duruşmaya Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan siyasilerin fiziki olarak katılma kararları olduğunu, yine Kocaeli Cezaevinde bulunan Sebahat Tuncel’in bizzat katılma talebinde bulunduğunu, pandemi nedeniyle diğer cezaevlerindeki siyasilerin ise SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılacağını paylaştı.
Dede, “Duruşma pandemi koşullarında yapılıyor. Bu yüzden halka genel bir çağrıda bulunmayacağız. Ancak biz çağrı yapmasak da gelenler olacaktır. Çok sayıda avukat takip edecek. Bu konuda yanımızda olmak isteyen çok sayıda avukat var. Basın mensupları için ciddi bir engelleme olmadı şimdiye kadar ama sayı sınırı olabilir. Yurt içinden ve dışından da heyetler olacak. Bu yüzden sınırlama olabilir. Gazeteci ve heyetlerin izleyebilmesi için ısrarcı olacağız. Salonda yaşanan gelişmelerin dışarıya anlık ulaşması için bir organizasyonumuz olacak. Gazeteciler alınmasa bile biz gazetecilere aktarmaya çalışacağız” diye konuştu.
Dosyaya bakacak savcı kim?
Dava soruşturması başlatıldığı günden bu yana 8 savcının değiştiği bilgisini veren Dede, şu detayları paylaştı: “Ankara Adliyesinin en gözde savcıları bunlar, süreleri dolunca sonrakine devretmiş. 2018 seçimleri döneminde Ahmet Altun isimli bir savcı atanıyor ve dosyada bir hareketlilik başlıyor. İmzasız ve tarihsiz bir belge giriyor dosyaya. Ahmet Altun bunlarla ilgili bilgi toplanmasını talep etmeye başlıyor. Bu arada, Ahmet Altun’un HSK kararnamesi ile İzmir’e tayini çıkıyor ve fakat ataması iptal ediliyor ve tekrar dosyayı alıyor. Gizli tanık ve itirafçı bulunmasını istiyor. İl savcılıklarından bütün gizli tanık ifadelerini bulun diyor. Bu dosyaya delil bulmak istiyorum, bulamıyorum şeklinde bir feryat figanı var. Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, şüphelisi olmadıkları dosyaya sonradan bu şekilde ekleniyor. Hiçbir yeni delil girmeden Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, tutuklanıyor sonra gizli tanık beyanları alınıyor. Bu hukuksuzluk dosyadaki bütün arkadaşlarımız için de geçerli.
O dönemde HDP’nin attığı tweet ile olayların çıktığı söyleniyor ama yaşamını yitirenlerin 27’si HDP’li. Bunların ölüm talimatını HDP vermiş olabilir mi?”
‘Özel heyet atandı’
Bu dava için 22. Ağır Ceza Mahkemesine özel bir heyet atandığını ifade eden Mahsuni Karaman da, “Bu heyet başka bir işe bakmayacak. Siyasetle eşgüdümlü, süresiz bir duruşma yapmak istiyorlar. 45 günlük duruşma niyetlerini biliyoruz. Biz 2-3 günlük bir periyot düşünüyoruz. Heyetin bakışı sanki hızlandırma yönünde. Sadece Demirtaş’ın yargılandığı bir dosya 4,5 yılda bitmemişken 108 sanıklı dosyanın bitmesi mümkün değil. HDP’nin kapatılma davasına bir altlık oluşturma zemini oluşturmaya çalışıyorlar” dedi.
Av. Karaman, “Müflis tüccar eski defterleri karıştırır. Erdoğan, Devlet Bahçeli ile sürdüğü ittifak eriyip yok olmasaydı böyle bir dava olabilir miydi? Ne Demirtaş yargılanıyor ne de 108 kişi yargılanıyor olurdu. 3.530 sayfa, korkunç bir sayfa sayısı. ‘Demek ki çok suç işlediler’ algısı yaratmaya çalışıyorlar. İddianamenin 3000 sayfalık kısım olaylarla ilgili evraklar. Olay anlatımlarına il il ilçe ilçe bazlı tasniflerdir. 108 kişi ile suçlama kısmı 350 sayfaya dönüştürülebilir. Kişi başına 3 sayfa ancak düşer” diye de ekledi.
Toplantıda dava konusu yapılan Kobane olayları öncesindeki sürece dair de sorular yöneltildi.
6-9 Ekim öncesi sürecin HDP tarafından kamuoyuna yeterince anlatılıp, anlatılamadığı sorusu üzerine Ümit Dede, “Elbette bu konuda eksik var. Çok söz kurma imkanı bulamıyor. Hem hukuki boyutuyla sözlerin eylemlerin dönemiyle bağlamından koparılmadan anlatılması gerekiyor. O gün HDP Türkiye’nin Suriye politikasını eleştiriyordu. Bu eleştiri 6 Ekim günü yapılmadı, çok önceden başladı. HDP dışında pek çok çevrenin çağrıları var. Bu çağrılar üzerine hükümet PYD ile görüştü ve peşmergelerin Kobani’ye geçişi sağlandı. Eğer izinler olsaydı bu olayların hiçbiri olmayacaktı.
O gün neredeysek bugün de aynısını savunuyoruz. O gün haklı bir çağrıydı. Kobane düşmediğinde bütün dünyanın her tarafında şenlikler düzenlendi. Bütün dünya hakları sevindi. 6-8 Ekim ile bitti mi? HDP mitinginde bomba patladı Ankara garında patlama oldu. IŞİD saldırıları Türkiye başkentine kadar geldi. Duruşmalarda elbette bunlar izah edilecektir. Her ortamda da bunları ifade etmeye çalışıyoruz” yanıtı verdi.
‘Erdoğan da yargılanabilir!’
Av. Mahsuni Karaman bu konuda şunları ifade etti: “Bunu Türkiye’de anlatmak biraz zor. Uluslararası kamuoyunda 2014’ten itibaren çok iyi anlaşıldığını düşünüyorum. Halen de bunun üzerinde konuşmak terörist olmakla özdeşleştiriliyor. HDP çağrı yapmak ve halk sokağa dökmekle suçlanıyor ama HDP’nin tweetlerinden sonra herhangi bir olay yaşanmadı. Erdoğan ertesi gün Gaziantep’te bir konuşma yaptı, adeta sevinircesine ‘Kobani düştü düşüyor’ dedi. Yarım saat sonra Varto’da ilk ölüm oldu ve peşi sıra ölümler geldi. Siyasi sorumluluk ve hukuksuz sorumluluk karıştırırsak Erdoğan da bu durumda yargılanabilir. Çözüm sürecindeki eylemler iddianamelere konulursa yarın öbür gün gelir sizi bulur.”
Yasal garanti altında olan çözüm sürecindeki olay ve fiillerin suç kapsamına sokulmasına karşı HDP’nin bir girişimi olup olmayacağı yönünde yöneltilen soruya Ümit Dede yanıt verdi.
Dede, şunları söyledi: “Hukuki olarak o dönemde yaşananlar eğer kriminal vaka olarak ele alınacaksa içinde yer alan herkes için kriminal hale gelir. Siyaseten HDP olarak asla kriminal mevzular olarak görmüyoruz. Yaşananlar Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünün önünü açmaktı. Kürt sorununun çözümü için çaba sarf eden hiç kimse suç işlememiştir. Bunlara ilişkin de bir soruşturma olmalı. Erdoğan o süreçte bitirdik demedi, buzdolabına kaldırıldı dedi. Bundan sonra da çözüm girişimleri olacaktır. Çünkü operasyonlarla çözümün olamayacağı ortadır. Bu hükümet gittiğinde yerine gelecek hükümet de böyle bir süreç başlatmak zorunda kalabilir. Bugün de aynı imkanlar olsa HDP’liler olarak görev alırız. O gün yapılan her şeyin tutanağı var.”
MHP’ye yakın
Yine bu yönde yöneltilen bir soru üzerine Av. Mahsuni Karaman, dava savcısı Ahmet Altun’un MHP’ye yakın bir isim olduğunu tahmin ettiklerini dile getirdi.
Ümit Dede’nin “HDP kapatılma davasıyla ilgili beklentiniz nedir?” şeklinde yöneltilen bir soruya yanıtı ise şu oldu: “İddianamede çok fazla eksik var. Anayasa Mahkemesinin son gerekçelerle iade etmesinin ardından, iddianamenin kabul edilir hale getirilmesi çok zor bir iş. Belki bir yıldan önce hazırlaması pek mümkün görünmüyor. Aslında işi bırakması gerekiyor ama HDP’nin kapatılması davası siyasetten bağımsız değil. Kapatma davası, MHP kongresi öncesinde adeta MHP’ye hediye oldu.”
HDP’nin 6 yıl sonra açılan Kobane eylemleri öncesi ve sonrasında yaşananları bir bütün olarak topluma anlatmakta yetersiz kalmasının iktidarın süreci istediği noktaya çekmesine ön açıp, açmadığı sorusu da yöneltildi.
‘İlk talebimiz dosyanın kapatılması’
Ümit Dede’nin yöneltilen bu soruya yanıtı, “O döneme dair tavrımız belli. İktidara kendi taktikleri ile yanıt verecek değiliz. Bunu malzeme yapmak doğru değil. Çünkü toplum yeniden böyle bir sürecin başlamasını istiyor. Eksik kalmış olabiliriz. Bunu da belirtmek gerekir. Kendimizi anlatma imkanı bulamama ve HDP üzerindeki yoğun baskı da buna neden oldu. Meclis’te arkadaşlarımız çok ciddi bir gayret sarf etti. Soru ve araştırma önergeleri verdiler ama hükümet hiçbir şekilde kabul etmedi. Komisyon kurulması, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Mahkemede ilk talebimiz dosyanın kapatılması olacak” şeklinde oldu.
MA / HABER MERKEZİ