CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “FETÖ’nün siyasi ayağına” ilişkin grup toplantısında konuştu.
Kılıçdaroğlu, AK Partili milletvekilleri konusunda bir şey söylemek istemediğini belirterek, “Devleti FETÖ’ye teslim eden kişinin adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Herkes bilmeli bunu” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis grup toplantısında konuştu. FETÖ’nün siyasi ayağını açıklayacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bilal’e anlatır gibi anlatacağım. Kim bu siyasi ayak?” dedi.
Anadolu Ajansı’nın geçtiği bilgilere göre; Kılıçdaroğlu, konuşmasında “20 soru ve 20 cevap ile FETÖ’nün siyasi ayağını” açıklayacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun 2018 faaliyet raporunda, FETÖ için “Devletin tüm kılcal damarlarına sızdılar. Devletin tüm kamu kurumlarını, sonra da devleti ele geçirmeye çalıştılar.” ifadesinin bulunduğunu aktardı.
‘FETÖ elemanlarını devlete kim nasıl yerleştirdi?’
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığına bağlı bir birimin raporunda bu ibarenin yer aldığını kaydetti. “FETÖ elemanlarını, devletin tüm kılcal damarlarına kim, nasıl yerleştirdi?” diye sorarak, devletin en mahrem, en önemli, en hassas birimlerine FETÖ’nün elemanlarını yerleştirenlere “FETÖ’nün siyasi ayağı” dediklerini anlattı.
‘FETÖ elemanlarını devlete yerleştiren kişiye siyasi ayak diyoruz’
Bir yere eleman alma, kişi atama yetkisinin herkesin elinde olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, bu yetkiyi ancak belli kişi ve kurumların kullanabildiğine dikkati çekti. Kılıçdaroğlu, bu nedenle devletin kılcal damarlarına FETÖ’nün elemanlarını yerleştiren kişiye siyasi ayak dediklerini ifade etti.
‘Tek yetkili iktidardaki parti’
Bir esnafın devlete FETÖ’nün valisini, bir çiftçinin FETÖ’nün müsteşarını, bir sanayicinin FETÖ’nün hakimini tayin ettiremeyeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Devletin içine FETÖ’nün elemanlarını parlamentodaki muhalefet partileri, CHP, İYİ Parti, HDP, MHP, Saadet Partisi yerleştirebilir mi? Bu partilerin de böyle bir yetkisi yok.” diye konuştu. Anayasa ve yasalara göre bu atamalarda tek yetkilinin iktidardaki parti olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “İktidardaki parti, terör örgütü elemanlarını devletin kılcal damarlarına yerleştirirken ‘Ben bunların dürüst olduğunu sanıyordum, devlete ihanet etmeyeceklerini düşünüyordum, bundan bilgim yoktu’ diyebilir mi? Önemli bir sorudur.” dedi.
‘Eskiden beri izleniyordu’
Sağlıklı işleyen bir devlette bütün “terör örgütlerini” devletin istihbarat örgütlerinin izlediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, devleti yönetenlerin, “Benim haberim yoktu.” diyemeyeceğini kaydetti. Devletin baki, siyasi iktidarın geçici olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, devletin süresinin bulunmadığını ancak iktidarın 5 yıl görev yaptığını hatırlattı.
Devleti baki kılanın devletteki liyakat sistemi olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, “Devletin bürokrasisi devletin hafızasıdır. Her türlü istihbarat bilgisi, devletin arşivinde vardır. FETÖ’nün faaliyetleri devlet tarafından izleniyor muydu? Devlette liyakat varsa izlenmesi lazım. Evet izleniyordu. Eskiden beri izleniyordu.” ifadelerini kullandı.
‘MGK ‘terör örgütü’ tespiti yaptı’
MİT’in 3 Nisan 1991 tarihli raporunda, Fetullah Gülen hareketinin CIA ile bağlantısı yazılarak, dönemin iktidarına sunulduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Sadece 1991’de mi MİT rapor düzenliyor? Hayır. FETÖ’yü düzenli izlemiştir. Bir MİT Müsteşarı, Şenkal Atasagun 1 Ekim 1999’da bir gazeteciye yaptığı açıklamada, ‘Milli Eğitim ile gençliği, İçişleri ile devlet içinde kadrolaşmayı, Adalet ile kendilerine yönelik bir durum olursa bunu önlemeyi, sanayide de parayı kontrol etmeyi hedefliyorlar. Bütün bunların sonunda devletin pek çok kademesinde yer almışlardır.’ diyor.
FETÖ ile ilgili istihbaratı sadece MİT mi topluyordu? Devletin diğer istihbarat birimleri toplamıyor muydu? Emniyet, jandarma, MİT, FETÖ ile ilgili istihbaratı düzenli topluyordu. MGK, ‘FETÖ ile mücadele edilmeli, gerekli önlemler alınmalıdır’ diye bir karar aldı mı? FETÖ’nün bir terör örgütü olduğuna dair tespit yapıldı mı? Evet, yapıldı. 25 Ağustos 2004 tarihinde. 481 sayılı karar. O kararın Başbakanı, Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu karar, ‘FETÖ devletin bütün kılcal damarlarına sızıyor, önlem alın’ diyen bir karar. FETÖ’nün yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması uygun görülmüş, bu konuda tavsiye kararının hükümete bildirilmesine karar verilmiştir.”
‘Dönemin hükümeti gerekli önlemi aldı mı?’
“MGK kararına karşı dönemin hükümeti ne yaptı? Gerekli önlemi aldı mı?” diye soran Kılıçdaroğlu, dönemin hükümetinin başında Erdoğan olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “MGK kararı geldi, kendisi de orada altına imzayı basmış, ‘her türlü önlemi alacağız’ diye. Ne yaptı? O dönemin Başbakanlık Müsteşarının yazdığı kitaptan okuyorum:
“‘MGK’nin tavsiye kararı Başbakanlığa bildirildikten sonra konuyu Başbakanımıza, yani Erdoğan’a açtım, gelen yazıyı dosyasına kaldırmaya karar verdik. Bu karar metni, Bakanlar Kurulunda imzaya açılmadı ve hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Konudan MGK toplantısına katılan bakanlar dışında kimsenin haberi olmadı. Onları endişeye sevk edecek bir sonucun doğmamasına özen gösterildi. Bütün toplumsal ve siyasi riski hükümet adına Sayın Başbakan üstlendi.’”
‘İmzasını inkar ediyor’
Vicdanı olanlar, 15 Temmuz’da şehit ve gazi olanlar, bu ülkeyi sevenler adına sorduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “FETÖ’nün siyasi ayağı kim? Ben biliyorum neler söyleyeceğini. Nasıl bağıracağını da biliyorum. Çok bağırdığında benim geri adım atacağımı sanıyor. İstediğin kadar bağır, istiyorsan borazan da al. Bu millete doğruları sonuna kadar söyleyeceğim.” diye konuştu.
’12 yıl önce MGK önlem alın kararı aldı’
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3 Ağustos 2016’da, “Bir ortak yanımız vardı. Aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının, bambaşka niyetlerin, sinsi planların örtüsü olduğunu görmedik, göremedik.” dediğini hatırlattı. Kılıçdaroğlu, “Millete yalan söylüyor. 2004’te sana söylediler, altına imzayı bastın. Bir başbakan düşünün, imzasını inkar ediyor, MGK kararını inkar ediyor. Bu, bu milletin bekası için çalışacak. Bu kişi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıdır. Bu kişinin Türkiye’nin bekası diye bir sorunu yoktur. 12 yıl önce önüne MGK kararı konulur, ‘önlem alın’ diye karar alırsınız, sonra hiçbir şey yapmazsınız.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, MGK’nin bu kararına rağmen İçişleri Bakanlığına, orduya, maliyeye, Sayıştaya, MİT’e, YÖK’e, ÖSYM’ye, devletin en kritik, hassas kurumlarına FETÖ’nün elemanlarının yerleştirilmeye devam edildiğini söyledi.
‘Bu kanunu Meclise getiren kim?’
“FETÖ’nün, yürütme organının yetkilerini aşan talepleri nasıl yerine getirildi?” sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, TBMM’nin, FETÖ’nün taleplerini yerine getirmek için araç olarak kullanıldığını, yasa ile teker teker değil, kitleler halinde FETÖ unsurlarının, devletin kılcal damarlarına yerleştirilmesine imkan sağlandığını belirtti.
‘Yargı tümüyle FETÖ kontrolüne geçti’
6110 sayılı Kanunla Yargıtaya 160, Danıştaya 51 FETÖ’cünün tayin edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, bunların çoğunun şimdi cezaevinde, bir kısmının da kaçak olduğunu ifade etti.
Danıştay ve Yargıtay başkanlıkları için 8 yıllık sürenin 4 yıla indirildiğini, Danıştay Başkanvekili ve Daire Başkanlığı için 6 yıllık sürenin 3 yıla indirildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, kitle atamasıyla yargının tümüyle FETÖ’nün kontrolüne geçtiğini dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, “Bunu yapan kim, bu kanunu Meclise getiren kim, hangi başbakanın imzası var? Erdoğan’a ve AK Parti’ye destek veren partinin liderine de sormak isterim; bunları ben görüyorum da sen mi görmüyorsun? Bir insanın en temel özelliği ülkesine koşulsuz bağlı olmasıdır. Ülkeye bağlılığı başka bir partinin üzerinden yapıyorsunuz. Sizin milliyetçiliğiniz her ortamda tartışılır. Bu kavgaların tamamını biz verdik. Bu yasalar çıkarken biz bu kavgaların tamamını verdik.” diye kaydetti.
Toplu FETÖ’cü yerleştirmenin sadece Yargıtay ve Danıştayda olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, orduda da olduğunu ve bunun 17-25 Aralık’tan sonra görüldüğünü belirtti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı iddianameden bir bölüm okuyan Kılıçdaroğlu, “Son olarak kendisine müzahir elemanların az bulunduğu 1988 ve daha önceki yıllarda mezun olan subayları TSK’den tasfiye etmek için 3 devreyi birden toplu olarak emekli edecek ve hizmet süresini 28 yıla indirecek kanuni düzenlemeleri siyasi otoriteye yaptırabilmiştir.” ifadesinin yer aldığına dikkat çekti.
‘Milletvekilleri konusunda bir şey söylemek istemiyorum’
Kılıçdaroğlu, “O siyasi otorite, işte FETÖ’nün siyasi ayağıdır. Onun başındaki kişi de FETÖ’nün siyasi ayağıdır.” dedi. Bir savcılık iddianamesine dayandırarak örgütün, hükümete yasal düzenlemeler yaptırabildiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Parlamentoya geliyor, buradan zorla geçiriyor. ‘Çoğunluğum var’ diyor. Milletvekilleri bütün bunların hepsini biliyor mu, bunu bilmiyorum. Milletvekilleri konusunda bir şey söylemek istemiyorum. AK Partili kardeşlerim için de bir şey söylemek istemiyorum. Ama devleti FETÖ’ye teslim eden kişinin adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Herkes bilmeli.” diye konuştu.
Bir iddianameden alıntı yapan Kılıçdaroğlu, FETÖ’nün 2007’den sonra örgütlenmesini tamamladığını, güç dengesini lehine çevirdiğini ve “Ergenekon, Balyoz gibi operasyon hünerlerini” ortaya koyduğunu söyledi.
Anayasa değişikliğinin de örgütü devlet içinde çok ileri taşıdığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “12 Eylül 2010 sonrasında örgüt kendini devletin tek fiili hakimi olarak görmeye başlamıştır.” dedi. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“2013’te 17-25 Aralık, Erdoğan ve ailesinin rüşvet olaylarını hepimiz öğrendik. Dosyayı kapattılar ama o dosyayı bu milletin vicdanı kapatmış değildir. Yapılan yolsuzlukların tamamı doğrudur, alınan paraların tamamı doğrudur, hortumun tamamı doğrudur. Bunu söyledik. Söyledim diye dava açtı. Avukatımız sağ olsun, ‘Tapeleri getirin, Genel Başkanın dediklerinin tamamı doğrudur’ dedi. Vay sen misin tapeleri isteyen. Şimdi avukatı FETÖ’cülükten içeri atmaya çalışıyorlar. Sanıyorlar ki bizim avukatımız Celal Bey geri adım atacak. Asla geri adım atmaz. Bizim kitabımızda yok.”
O dönem başbakan olan Erdoğan’ın, “Fehmi Koru’yu çağırtıp Fetullah Gülen’e gönderdiğini ve barışmaya çalıştığını” söyleyen Kılıçdaroğlu, bir kişinin, ancak yaptığı başka şeyler ortaya çıkmasın diye barışmak isteyebileceğini söyledi.
Özel yetkili mahkemelerin FETÖ’nün elinde olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, İlker Başbuğ’un “Bu konu araştırılırsa FETÖ’nün siyasi ayağı çıkar.” dediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, “Hayır efendim. Bu konu zaten belli. FETÖ’nün ayak takımı var burada. FETÖ ayağı yukarıda. FETÖ’nün ayak takımı burada. O grup başkanvekilleri, dönemin bakanları vesaire… Onlar ayak takımıdır. Talimatı bir yerden alıyorlar. Nitekim hala bugün bile Erdoğan savunmaktadır.” dedi.
‘FETÖ ile samimi mücadele yapılmış değil’
FETÖ ile gerçekten mücadele edilmediğine ve örgüt mensuplarının devletten temizlenmediğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Herkes biliyor ki FETÖ ile samimi bir mücadele yapılmış değildir. Herkes biliyor ki parası olan dışarıda, kayınpederi olan da dışarıda. Gücü olan, siyasi arkası olanların kılına dahi dokunulmadı. FETÖ’cü oldukları bilinen ByLock’çular vardı. 215 bin 92 ByLock’çu vardı. Bu listeleri niye açıklamıyorlar. Niye FETÖ’yü koruyorlar. Açıklayın kardeşim, neden korkuyorsunuz. Hiçbir ayıklama yapmadan açıklayın. ByLock’çu listesini açıklamıyorsan FETÖ’ye destek vermeye devam ediyorsun demektir.”
‘Korktukları bir şey var’
15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nda, bütün genel başkanlar, milletvekilleri ve bakanların o gece nerede olduğuna ilişkin kayıtları talep ettiklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, “HTS kayıtlarını getirin. Bir görelim bakalım. Talep ettik getirmediler. Niye korkuyorsunuz. Bildikleri bir şey var, korktukları bir şey var, HTS kayıtlarını getirmiyorlar. İsteyeceğiz ama. Israr edeceğiz.” dedi.
Darbe sonrasına girmediğini belirten Kılıçdaroğlu, “Açılırsa ona da bütün ayrıntılarıyla gireceğim. Şimdilik sadece FETÖ’nün siyasi ayağı. Tepede oturuyor. Hiçbir tartışmaya yer vermeyecek kadar açık ve net. Orada oturan kişi FETÖ’nün siyasi ayağıdır.” diye konuştu.
15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağını araştıran savcıların görevden alındığını da söyleyen Kılıçdaroğlu, konuşmasını “Bütün bunlara rağmen hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Yerel yönetimlerde nasıl bu ülke, nasıl bu ülkenin sevgili vatandaşları vicdanlarının sesini dinleyip demokrasiyi savunmuşsa, inanın Cumhuriyetin 100. yılında koskoca Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız.” sözleriyle tamamladı.