Kısa Çalışma Ödeneği’ni kimler alamayacak? Sinan Ok yazdı…

Post-korona ekonomik kayıpları için alınan tedbirler yetersiz

10 milyon sigortasız çalışan, 3 milyon ücretsiz aile işçisi, 1,8 milyon esnaf, 5 milyon mevsimlik ve diğer tarım işçisi, 1.5 milyon çiftçi KÇÖ kapsamında değil.

Sigortalı çalışmasına rağmen son üç yılda 450 gün primi olmayanlar; primi olsa bile son 60 gün içinde işten ayrılmış ara vererek başka işe başlayanlar KÇÖ’den yararlanamayacak.

Kısaca KÇÖ sisteminin kapsamı, işleyişi ve süreci koronanın ekonomik etkilerini etkileyecek düzeyde bir tedbir değildir.

Sinan Ok

Koronavirüs enfekte sayısının bir milyonu, yaşamını yitiren sayısının ise 50 bini aştığı acı bir günü geride bıraktık. Her sayının bir insana denk geldiği bu “istatistik” nasıl bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu aslında gösteriyor.

Özellikle sosyal devlet ve sosyal güvenlik ağlarının yeterli olmadığı ülkelerde #EvdeKal çağrıları yeterli düzeyde karşılık bulamıyor. İşini ve “geleceğini” kaybetme kaygısı; milyonlarca çalışanın bazı sektörlerde işe devam etmesine yol açarken, kitlesel işsizliğe ilişkin ülke verileri de gelmeye başladı.

Önceki hafta 3,3 milyon kişinin işsizlik ödeneğine başvurduğu ABD’de bu hafta sayı yüzde yüz artarak 6,6 milyon kişi olarak gerçekleşti.  Enfekte olmuş kişilerin tespit edilip tedavi ve rehabilite edilmesi yaygın testlere bağlı ise, enfekte olmamış kişilerin de #EvdeKal’ması da ancak maddi koşulların sağlanmasıyla olacaktır.

Ancak salgın nedeniyle açığa çıkan işsizlik ve üretim azalmasının ortaya çıkaracağı sorunlar salgını gölgede bırakabilir. Feministlerin yıllardır söylediği “özel olan/alan politiktir” sözünü haklı çıkartırcasına dünyanın genelinde yaşamı eve sığdıran bu zorunlu durum açığa çıktı. Hem salgını durdurabilmek hem de sosyal sonuçlarını yönetmek için kurtarma ve acil önlem paketleri hızlı bir şekilde açıklandı ve açıklanmaya devam ediyor. Birçok ülkeden işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneği, doğrudan gelir desteği ve sermaye teşviki unsurlarını içeren “paketler” açıklandı ve açıklanmaya devam edecek. Çünkü salgının sosyo-ekonomik ve psikolojik sonuçları için henüz başlangıç aşamasındayız diyebiliriz.

Belki biraz iddialı olacak ama işletme kültüründen tüketici kültürüne varana kadar hiçbir iktisadi kavram korona öncesi bağlamında kalamayacak gibi görünüyor. Başta sağlık ve sosyal güvenlik sistemleri, eğitim ve istihdam politikaları olmak üzere ülkelerin insan kaynağını bütünüyle yeniden re-organize etmesi gerekecek.

Ortaya çıkan yeni tür işsizlik için şimdiden ayrıntılı sosyal planların organize edilip etkinleştirilmesi gerekir. Tıbbi boyutuyla ilk defa karşılaşıldığı söylenilen bu salgının, benzer bir etkiyi sosyo-psikolojik boyutlarda açığa çıkaracağı derhal öngörülmelidir. Meseleyi tıbbi olarak hafife alanların içine düştüğü gafil durum sosyo-psikolojik boyutlarıyla daha ağır olacaktır.

#EvdeKal’maların süre olarak belirsizliği, özellikle erkek nüfus için bir tür zorunlu kapatılma alanı; kadın nüfus içinse şiddet riskini arttırmaktadır. Faturaları, kredileri, borçları ödenmemiş haneler bir tür erkeklik krizini açığa çıkaracak; şiddet, intihar, boşanma ve yoksullaşma eğilimlerini arttıracaktır. Türkiye’de icralık dosya sayısının 21 milyon üzerinde olduğu bu dönemde 2 aylık kitlesel işsizliğin kaç yeni icra dosyasına neden olacağını yılın sonunda göreceğiz.

15 yaş üzeri her iki kişiden birisinin bankalara zaten borçlu olduğu bir ülkede yaşadığımızı bilerek hareket etmek zorundayız. Dün (03.04.2020) Van’da yaşanan SYDV kuyruğunda yüzlerce insanın çok cüzi olan bir yardımı almak için saatlerce ve “mesafe kuralına uymadan” bekletildiği görüntüler yeni kamuoyuna yansıdı. Özetle ülkede işsizlik ve yoksulluk kol gezerken salgınla 2 ay eve kapatılmış milyonlar bu krizden ağır kayıplarla çıkacak. Ki iki ay çok iyimser bir tahmin diyebiliriz.

Türkiye istihdam kurumu olarak İŞKUR yetersizdir

Türkiye’nin tek kamusal istihdam kurumu olan İŞKUR’un sitesine (www.iskur.gov.tr ) girdiğinizde an itibariyle tüm işlemler (İş/İşçi arama, Kurs/Rehberlik, TYP, İşsizlik Sigortası, Engelli İstihdamı, Çalışma İlişkileri vb.) bir yana kısa çalışma ödeneği de bir yanadır. 2019 yılı İŞKUR faaliyet raporuna göre kurumda toplam çalışan sayısı 9.896 kişidir. Bu çalışan sayısı neden önemli derseniz 23 Mart tarihi itibariyle başlayan Kısa Çalışma Ödeneği başvuruları kapsamında başvuru sayısı 1 milyonu geçti deniliyor (Resmi bir açıklama yapılmadı henüz ve çok önemli olan bu verinin periyodik olarak açıklanması elzemdir).

50 binden fazla işverenin 1 milyondan fazla işçi için başvuru yaptığı bu süreçte her İŞKUR çalışanının tüm diğer işlerini bir kenara bırakması koşuluyla en az 100 işletmenin kısa çalışma başvurularını değerlendirip süreci yönetmesi lazımdır. Yeri gelmişken, artık nüfusu Türkiye’den daha az olan Almanya’da İŞKUR muadili istihdam kurumunda çalışan sayısı 100 bin kişi civarındadır.

İŞKUR ve Çalışma Bakanlığının hızlı bir şekilde korona dönemi ekonomisi önlemleri kapsamında personel alımı (İş ve Meslek Danışmanları, Meslek ve İşsizlik Alanında yetkin psikologlar) yapması, kendi görev alanı ile ilgili danışman bir bilim kurulu rehberliğini kurması, alandaki sendikaları (güdümlülerini değil) sürece dahil etmesi gereklidir.

İŞKUR personelinin nitel ve nicel eksiklikleri hızlı bir biçimde giderilmelidir. Yeri gelmişken ihraç edilen yüzlerce İŞKUR emekçisinin de işe iade süreçleri hızlandırılmalıdır. Alınan tedbirlerin uygulanabilmesi için İŞKUR taşra yönetiminin güçlü kılınması ve birçok ilde işten, işsizlikten anlamayan, emek karşıtı liyakatsiz ve sorumluluğunun bilincinde olmayan “idarecilerin” tasfiye edilmesi zorunludur. Bu taşra yönetimi idarecileri ile İŞKUR’un bu süreci karşılayabilmesi mümkün değildir.

Kısa Çalışma Ödeneği başvurusu

Türkiye’de de “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adı altında 15 Milyar dolarlık bir paket açıklandı. Ancak açıklanan paket; ne etkin bir #EvdeKal çağrısı için uygun maddi koşulları sağlıyor ne de başta emek olmak üzere toplum kesimlerini memnun ediyor. İstikrar Kalkanı paketinde en çok konuşulan başlıklardan biri olan “Kısa Çalışma Ödeneği” konusu biraz açalım istiyorum.

Koronavirüsten olumsuz etkilendiği gerekçesiyle kısa çalışma talep eden işverenler; buna ilişkin kanıtlarla birlikte Kısa Çalışma Talep Formu ile Kısa Çalışma Uygulanacak İşçi Listesini bağlı olduğu İŞKUR biriminin elektronik posta adresine, elektronik posta göndermek suretiyle kısa çalışmaya başvuru yapabiliyor.

Kısa çalışma ödeneği; sigortalının son 12 aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının % 60 kadarı olacak. Ama bu miktar aylık asgari ücretin brüt tutarının % 150’sini geçemeyecektir. İlgili Bakanın açıklamasına göre sektör ve işyeri büyüklüğü ayırt etmeden tüm işverenlere başvuru yapmaları yönünde çağrı yapıldı. İşverenlerin linkleri kamuoyu ile paylaşılan başvuru formlarını koşulları uygun işçi listesini ekleyerek eksiksiz doldurmaları gereklidir.

Kimler Kısa Çalışma Ödeneği (KÇÖ) alacak?

Türkiye’de #EvdeKal çağrısı genellikle 83 milyona hitaben yapılmaktadır. #EvdeKalamayanlar kimler diye baktığımızda çoğunlukla çalışmak zorunda olan, işveren tarafından ücretli izin hakkı verilmeyen, ücretsiz izne ayrılması durumunda işinden olacak olan ve ücretsiz de olsa izin hakkı olmayanları görüyoruz. Yani işveren işletmeyi açık tuttuğu sürece çalışmak zoruna kalanların #EvdeKal’amadığını biliyoruz. Peki bu işverenlerden hangileri kısa çalışma ödeneklerinin işsizlik sigortasından alınması yoluyla işçilerini bir tür ücretli izne çıkarabilir.

Son düzenleme ile birlikte; ilgili işyerinde 60 günlük çalışması olan ve son 3 yıl içerisinde 450 gün toplam primi ödenmiş olan işçileri için işverenler kısa çalışma ödeneği başvurusu yapabilirler. Önceki düzenlemeye göre (Gün süreleri 120 ve 600 gün şeklindeydi) olumlu olan düzenleme de maalesef yetersiz kalacaktır.

Öte yandan Türkiye’deki 28 milyon çalışandan bu iki şartı “birlikte” yerine getiren kaç kişi vardır? SGK verilerinde bu şartı yerine getiren işçi sayıları işletme bazlı yok mu? Yoksa bu da bir eksiklik değil midir? Neden KÇÖ ödemesi işverenin başvurma şartına bağlı tutuluyor? Şartı tutan tüm işçilere ve işverenlere anlık mesajlar atılarak belirli tarihlere kadar KÇÖ ödeneceği ve işyerine gitmek zorunda olmadığı ifade edilebilirdi. Bu şekilde ne zaman ödeme yapılacağı, ödemelerin ne zaman biteceği, ne kadar olacağı önceden bilinmiş olacak ve İŞKUR personelinin mevcut durumda diğer işleri ile uğraşması sağlanacaktı.

Ancak Türkiye işgücü piyasasında egemen olan Kayıtdışılık, iktidarın bu kayıtdışılığı teşvik eden yaklaşımı böyle bir işleyişe imkan vermemektedir. Yıllardır kurulacağı ifade edilen “İşgücü Piyasası Bilgi Sistemi ve Çalışma Yaşamı Entegrasyonu” böyle bir zamanda çok işlevsel olacaktı. Ancak iş emeğin haklarına gelince kaynak ve bütçe yokluğu nedeniyle bir türlü Kayıtdışılık azaltılamamaktadır.

Kimler Kısa Çalışma Ödeneği alamayacak?

83 milyondan 15 yaş üzerinde olan 61,5 milyon kişi çalışma çağındadır. Ancak çalışma çağında olmasına rağmen işgücüne dahil olmayan 29 milyon yurttaş KÇÖ sisteminin tamamen dışındadır. Yani 11,3 milyon ev kadını, 4,3 milyon öğrenci, 5 milyon emekli (Milyondan fazla emekli geçinemediği için çalışmaya devam ediyor) iş aramayıp ama çalışmaya hazır olan 2,2 milyon kişi KÇÖ sisteminin dışındadır. 21 milyon 15 yaş altı çocuğun zaten KÇÖ kapsamında olması mümkün değildir.

Denilebilir ki KÇÖ çalışanlara yönelik bir programdır doğal olarak çocukları ve işgücüne dahil olanları kapsamaz. Ancak çalışmalarına rağmen 10 milyon sigortasız çalışan da, yaklaşık 3 milyon ücretsiz aile işçisi de, esnaflar (1,8 milyon), mevsimlik ve diğer tarım işçileri (5 milyon), çiftçiler (1,5 milyon) KÇÖ kapsamında değiller. Ayrıca işgücüne dahil olmayanların ve çocukların evde kalması için çalışanların tümünün geçici gelir desteğine ihtiyacı vardır.

KÇÖ kapsamında olmayan başka bir grup ise kayıt içi çalışmasına rağmen son 3 yılda 450 gün toplam gün primi olmayanlardır. Yine 3 yılda 450 gün primi olsa bile son 60 gün içerisinde işten ayrılmış ara vererek başka işe başlayanlar da KÇÖ’den yararlanamayacaktır.

Yakın dönemde (son 1 yıl içerisinde) işsizlik ödeneği hakkını kullananlar başka bir KÇÖ kapsam dışısı gruptur. Ayrıca işverenin haklı nedenlerle derhal fesih hakkı kullanması durumunda işçiler ne KÇÖ nede işsizlik ödeneği alamamaktadır.

Sonuç olarak Türkiye’de 28 milyon çalışanın şimdilik 1 milyonu için KÇÖ başvurusu yapılmıştır. Kişisel tahminin yasal kısıtlar ve koşullar nedeniyle bu sayının 3 milyonu bulabileceği yönündedir. Bunların içerisinden kaç “yüzbinine” ödeme yapılacağını İŞKUR istatistiklerini açıklarsa göreceğiz. Ama sihirli değnek olarak sunulan KÇÖ sisteminin kapsamı, işleyişi ve süreci koronanın ekonomik etkilerini etkileyecek düzeyde bir tedbir değildir. Meselenin işsizlik fonunun üzerinde bir kaynak ve kapsamlı bir zihniyet ve siyaset dönüşümü gerektirdiğini bir aya kalmaz herkes görecektir. Çünkü Türkiye’de haneler ve işletmeler için kiraların, faturaların, kredi borçlarının geciktiğini 15 Nisan’dan sonra fark edeceğiz.