‘Mutluluk, faytondan kurtulan atlar özgür yaşama koşullarına sahip olduklarında mümkün olacak’

Uraz Kaspar

İstanbul Büyükada’ya yerleşeli iki sene bile olmadı. Buna rağmen ilk gününden itibaren en sık karşılaştığım konu ve sorun hep faytonlar oldu.

Kullanan eski Adalılar, kaldırılması için yıllardır mücadele veren hayvan hakları savunucuları, faytoncular, belediye ve hükümet idi konunun tarafları ve sorumluları.

Konuya yaklaşımları esen rüzgarın şiddetine ve türüne göre zaman içinde şekil almış olsa bile, yıllardır fayton karşıtlığını savunan, bunun bir sömürü olduğunu anlatmaya çalışan aktivistlerin aldıkları pozisyon hiç değişmedi. Konunun sadece fayton olmadığı, aslında bir kültür ve turizm politikasının sonucu ortaya çıktığını Adalara taşınmadan anlamam çok mümkün olamamıştı.

Bu röportaj ve podcast serisinin ilk bölümünde mikrofonumu Dört Ayaklı Şehir Topluluğu Koordinatörü ve Hayvanlara Adalet Derneği’nin kurucu üyelerinden Mine Yıldırım ve Adalar Savunması’ndan Ömer Süvari’ye uzattım.

“Adalar’da atların içler acısı halini görmeme ve kendi içimde çelişkiye düşmeme rağmen, fayton kullanmış olmam benim kişisel ayıbım ve sizlerden dilediğim bir özrüm olsun.”

Faytonlar İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından kaldırıldı, hayvan hakları savunucusu olarak bu karardan memnun musun?


Hayvan hakları savunucuları, faytonların kaldırılması için  uzun yıllardır mücadele ediyor. İBB’nin atlı faytonlara son vermesi kararı da bu mücadelenin bir sonucu. Elbette çok mutluyuz. Ancak faytonların kaldırılması mücadelemizin ilk etapı olarak görüyoruz. Bizim için esas mutluluk, faytondan kurtulan atlar özgür yaşama koşullarına sahip olduklarında mümkün olacak. 

 Röportajın uzun versiyonunu podcast formatında dinleyebilirsiniz.


Şu anda Adalar’da ahırlarda tutulan atların güncel durumu ve sağlık durumları nedir? Bunları denetleme/kontrol etme şansınız oluyor mu?

Bu süreçte, Ruam salgını riskine karşı sağlık taramaları devam ederken yaklaşık 1280 at ahırlarda tutuluyor. Elbette, fayton gibi bir eziyetten kurtarılıp ahırlarda kapalı halde kalmaları ideal olmanın ötesinde. Bu, bir geçiş süreci. Fayton sonrası atların özgür yaşamına varacak bir geçiş. Olası bir Ruam salgınının önünü alabilmek, Ruam testlerini tamamlayabilmek için bunun kaçınılmaz bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Ruam’ın bulaşıcı bir hastalık olması sebebiyle, ahırlara erişim kısıtlı. Ancak Adalar’da yaşayan arkadaşlarımız, İSPARK’a bağlı hem de fayton ahırlarına gidip, kısıtlı da olsa, bilgi edinebiliyor.  


Ahırlarda bulunan atların içinde Ruam hastalığına yeni yakalananlar olduğu ve hastalığın halen varolduğu söyleniyor. Nedir bu konuda son durum, Ruam tehlikesi geçmedi mi?


5 Şubat 2020 tarihinde İBB yetkilileriyle yaptığımız ortak katılımlı görüşmede, 2. tur sağlık taramalarının ardından, Ruam (+) salgını riskini son derece asgari düzeye düştüğünü bilgisi bizlerle paylaşıldı. Biz de İBB yetkililerinden, bir önceki ve bu süreçteki tüm sağlık taramalarında olduğu gibi, bu sağlık taramalarında oluşturulmuş tüm teşhis, test ve raporları talep ettik. Ruam tehlikesinin geçmesini bekliyoruz elbette. Atların yaşamı ve sağlığının korunabilmesi için bu şart. 

Hayvan Hakları Savunucuları, faytonların kaldırılması için İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde ‘Yaşam Nöbeti’ eylemi başlatmıştı


Faytonların kaldırılmasını eleştiren ve faytonların “Ada mirası” olduğunu savunan ciddi bir kesim var. Faytonlar bir kültür mirası mıydı?


Fayton, sistematik olarak her yıl yüzlerce atın ölümüne, türlü hak ihlallerine, istismar ve hatta eziyete varan uygulamalara fırsat tanıyan bir pratik. Faytonu kültürel miras olarak görmek, Türkiye’de yaşam hakkı da dahil tüm hakları ihlal eden başka kurum ve pratikleri de savunmak anlamına geliyor. Toplumdaki gelenekler, sırf kadim oldukları, on yıllardır yerleşik oldukları ya da birileri bu kanlı gelenekler üzerinden geçim sağlıyor diye meşru görülemez. Fayton da ne kültürel bir değerdi, ne de miras olarak geleceğe aktarılabilecek meşru bir toplumsal pratik. Fayton, bir rant aygıtı ve çıkar kapısıydı. 


Ahırlarda bulunan atların bundan sonraki akıbetleri ne olacak? Bu konuda alınmış olan bir karar var mı?

İBB’nin faytonları kaldırdığını ve atları kendi bünyesine alacağını açıklamasının ardından, öncelikli gündemimiz İBB’nin, faytondan kurtarılan atların yaşamlarına nerede, nasıl, ne şekillerde devam edeceği. Bu süreçte, İBB ile sürekli görüşme halindeyiz. Atların hepsinin birden nakledilmesi için, ve atların bundan sonraki yaşamlarının idaresinde hayvan hakları savunucularının müdahil olmasını sağlayabilmek için sürece dahil oluyoruz. Henüz bir karar yok, ama üzerinde düşünmeye başladıkları bazı nakil örnekleri olduğunu biliyoruz. 


Mine Yıldırım kimdir?
The New School Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünde doktora adayı.  “Şiddet ile İhtimam Arasında: İstanbul’un Köpekleri” başlıklı doktora tezinde, 1910 Hayırsızada Vakasından günümüze dek İstanbul’da sokak köpeği nüfusunun idaresi ve hayvan hakları mücadelesinin tarihi üzerine yazıyor. Hayvan hakları mücadelesini kent siyaseti, çevre ve ekoloji hareketleriyle ilişkilendirerek geliştiren “Dört Ayaklı Şehir” topluluğunun koordinatörü ve Hayvanlara Adalet Derneği’nin kurucu üyelerinden. 

Ömer Suvari kimdir?
1970 yılında İstanbul’da doğdu. Çeşitli gazete, dergi, televizyon, sendika ve ajanslarda muhabirlik, editörlük, danışmanlık gibi görevlerde bulundu. 1999 yılından bu yana Adalar’da yaşıyor. Adalar’da kent hakkı ve yaşam savunması temelinde mücadele yürüten Adalar Savunması ağı içinde yer alıyor.