Erdoğan’ın demokratik siyasete dönük tehdit dilini kabul etmediklerini belirten HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç , “Toplumsal ve siyasal muhalefete yönelik şiddet ve linç girişimlerinin tamamının müsebbibi bu iktidar ortaklığıdır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısı ile gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Oluç, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in itirafları ve AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısında yaptığı açıklamalara değindi. Oluç, “Birkaç gündür bir videolar dizisi ile bu ülke bu toplum uğraşıyor, seyrediyor. Milyonlarca insanın konusu haline gelmiş bir durum var ortada. Buna ilişkin biz çeşitli vesilelerle görüşlerimizi dile getirdik, bir kez daha değinelim. Bu iktidar ne zaman kendisine yönelik bir eleştiri ortaya çıksa kendi yanlışlarına ve eksikliklerine yönelik, yanlış politikalarına yönelik eleştiriler ortaya çıksa ve güçlü bir şekilde eleştiriler ortaya çıksa sarıldığı bir tane konu var. Darbe tehdidi” dedi.
‘Konu Türkiye değil, konu iktidar’
Oluç, şunları söyledi: “Yani bu iktidar kendisini ayakta tutabilmek için bu toplumda sürekli bir darbe tehdidi var bize karşı söylemini ve gerekçesini kullanıyor. Bu doğru bir durum değil. Bu iktidara karşı bir darbe tehdidi yok ortada. Ama bu iktidar darbe tehdidi korkusunu kullanarak, bunu siyasi taktik haline getirerek yanlışların tartışılmasını, iddiaların soruşturulmasını engelliyor. Bu kez de aynı yola başvurmuş durumda. İki gündür iktidar ortaklarının şu söylemini duyuyoruz: Hedef Türkiye. Konu Türkiye değil, konu bu iktidar, konu bu iktidar ortaklığı, bu iktidar ortaklığının yanlışları, iktidar ortaklığının görünmeyen ittifak mensupları konu. Bu iktidar Türkiye değil. Bu iktidar Türkiye’nin bir parçası. Siz kendinizi bütün Türkiye zannetmeyin. Sürekli bu ülke ve toplum büyük tehdit altındaymış korkusu yaratarak yanlışlarınızın kirlenmişliklerinizin hukuksuzluklarınızın üstünü örtmeye çalışıyorsunuz. Tehdit Türkiye’ye yönelik değil, tartışılan konu Türkiye değil iktidarın yanlış politikalarıdır. Bir kez daha şunu açık ve net söyleyelim. AKP – MHP ittifakı ve görünmeyen ittifak ortaklarıyla kurulmuş olan Cumhur İttifakı, Türkiye’nin tamamı demek değildir.”
Susurluk hatırlatması
Oluç, iktidarın gittikçe daha küçük bir toplum kesimi tarafından desteklendiğini belirterek, “Bütün dünyada organize suç örgütleri ya da mafyatik yapılarla ilgili, bu yapıların içinde yer alan ya da bu yapıları yöneten kişiler konuşmaya başladığı zaman ortaya bütün pislikler, kirli ilişkiler, bürokrasi ve siyaset ilişkileri saçılmaktadır. Dolayısıyla bir organize suç örgütü liderinin ya da bir mafyatik yapının içindeki kişinin konuşmaya başlamasıyla ancak bu gerçekler ortaya saçılır. Yoksa hiç bir siyasetçi hiç bir bürokrat ortaya çıkıp bu ilişkileri dökmez, saçmaz. Bunu da net olarak söyleyelim ki konuşulan konu Türkiye’de yeni değil. Çok eskiden beri var olan bir yapının ve konuşulan konunun bir kez daha açığa çıkmasıdır. Susurluk kazasında da böyle olmuştu. Bir kaza sonucunda siyaset-mafya-bürokrasinin kirli ilişkileri derin devlet adı verilen çalışmalar failli meçhuller, cinayetler, kara para aklamaları, uyuşturucu trafiği, offshore vurgunları banka hortumlamaları hepsi o zaman teker teker ortaya saçılmıştı” diye belirtti.
‘İktidarla can ciğer kuzu sarması’
Oluç, “Bu organize suç örgütü liderinden söz ediyoruz ya videolar yayınlayan, can ciğer kuzu sarmasıydı bu iktidarla. 2015’te Rize’de Tayip Erdoğan’a destek mitingini kim yaptı? O yaptı. Referandum için evet mitinglerini düzenleyenlerden biri kimdi. Oydu. 2018’de cumhur ittifakına destek veren kimdi. Oydu. Tam sayfa gazete ilanları verdi. Hangi gazetelerde çıktı bu ilanlar. İktidarın yandaş medyasında çıktı. Peki ÖSO’ya iktidarın işbirliği yaptığı cihatçı gruplara yardım tırlarıyla kim destek gönderdi. En hayırsever iş insanı ödülünü hangi gazete ve medya grubu bu kişiye verdi? Hangi medya kuruluşlarının iftar davetlerinin baş konuğu oldu. Bir tanesi Milliyet gazetesidir, öbürü Akit. İkisinin de arkasındaki gruplar bellidir. Peki, ‘akan kanlarınızla duş alacağız’ lafını iktidarı desteklemek için söylerken kim yapıyordu bunu? Aynı kişi. Erdoğan’ı eleştirenleri çeşitli ifadelerle hedef alıp bayrak direklerine asacağız diyen kişi kimdi? Buydu. Öyle değil mi? Bütün bunları yaparken can ciğer kuzu sarması olan kişi bugün başka bir duruma geldi” dedi.
‘Yargı adım atmıyor’
Peker’in Erdoğan’a “Tayyip ağabey” diye hitap etmesinin aralarındaki ilişkinin seviyesini göstermesi açısından önemli olduğunu vurgulayan Oluç, “Türkiye’de bağımsız ve tarafsız bir yargı olsaydı, olması gereken tüm bu kirli iddiaların, bunların doğru olup olmadığını bilmiyoruz, toplum bilmiyor, tüm bu kirli iddiaların ve ilişkilerin arkasında durmak değil. İki gündür iktidar ittifakının yaptığı gibi. Yapılması gereken bunların soruşturulmasını ve araştırılmasını sağlamak olmalıydı. Ama Türkiye’de bağımsız ve tarafsız yargı olmadığı için bu konuda bir adım atılamadı. İktidar ortakları dediler ki biz bu düzeni böyle sürdüreceğiz. Yani iktidarın kafasında demokratik hukuk devletini çalıştırmak ya da bunun gereklerini yerine getirmek diye, hukukun üstünlüğünü evrensel demokratik hukuk ilkelerini işletmek gibi bir kaygı kesinlikle yoktur. Tek kaygıları, iktidarın bekasını nasıl sağlarız, budur” şeklinde konuştu.
‘Tehdit dilini reddediyoruz’
İktidarın bütün bunların üzerini örtmek için iki yola başvurduğunu dile getiren Oluç, “Bir tanesi vatan millet söylemi, ‘hedef Türkiye’dir’in arkasına gizleniyor, ikincisi toplumsal ve siyasal muhalefeti demokratik siyaseti hedefe koymak. İktidar partisinin genel başkanı Cumhurbaşkanı sıfatıyla yapılan bir konuşmada, Rize’deki linç girişimini demokratik siyasete karşı linç girişimini savunması kabul edilebilir bir şey mi? (İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e) ‘Bu daha iyi günleriniz’ diyerek toplumsal ve siyasal muhalefeti linçle, şiddetle tehdit etmesi kabul edilebilir bir şey mi? Yani iktidar ortakları diyorlar ki muhalefete; sizi hiçbir yerde konuşturmayacağız, çalıştırmayacağız. Bu koşullarda seçime gideceğiz diyorlar, gittiğimiz zaman diyorlar. Demokratik siyasete yönelik bu tehdit dilini kesinlikle reddediyoruz. Toplumsal ve siyasal muhalefete yönelik şiddet ve linç girişimlerinin tamamının bundan sonrası için bir kişinin burnu bile kanarsa tamamının müsebbibi bu iktidar ortaklığıdır, bu ittifaktır, Cumhur ittifakıdır. Siyasi rekabet yerine despotik ve mafyatik yöntemlerle iktidarı sürdürme anlayışını bir kez daha dile getirmiştir. Bu kabul edilebilir bir şey değildir ” diye belirtti.
‘O dönemin aktörleri bugünün de aktörleridir’
Oluç, devamında şunları söyledi: “1996 Susurluk kazasından bahsettim. O dönemin mafya-bürokrasi ve siyaset ilişkileri içindeki aktörlerinin neredeyse tamamı bugün iktidar ittifakının ortakları halindedir. Bu durumdadır. Yani 1000 operasyonun, Beyaz Torosların, 17 bin faili meçhulün planlayıcısı ve yürütücüsü olanlar bugünkü iktidarın ortaklarıdır aynı zamanda. Ama bir kez daha görüyoruz ki o dönemin aktörleri bugünün de aktörleridir. O dönemde dönemin genelkurmay başkanının düşük yoğunluklu savaş sürdürüyoruz lafını hatırlatıyorum. Düşük yoğunluklu savaşta Kürt halkına yönelik çatışma ve savaş politikalarından beslenen çeteleri, mafyatik örgütleri o ortamdan büyüyen ve gelişen yapılar bugün yine savaş ve çatışma ortamından, Suriye’den Libya’ya kadar olan savaş ve çatışma ortamından beslenerek ilişkilerini sürdürmektedirler. Yani nerede bir savaş bir çatışma, nerede halka bir düşmanlık varsa orada bu çeteler, mafyatik yapılar kendilerini var ederler, filizlenirler güçlenirler, iktidarla ilişkilerini geliştirirler. O gün kirli savaştan beslenenler bugün de savaş ortamından beslenmektedirler. Çetelerle Kürt düşmanlığı ortaklığını o gün yapan da iktidardı sonra birbirleriyle çıkar çatışması kavgasına sürüklendiler, iktidar değişikliği yaşandı, bugün de aynı şekilde çetelerle Kürt düşmanlığında ortaklık yapanlar şimdi kendi içlerindeki çıkar çatışmasını sürdürmektedirler.”
‘Araştırma ve soruşturma komisyonu kurulmalı’
Sorunun çözümünün Türkiye’nin demokratikleşmesinden geçtiğini belirten Oluç, Meclis’in bu konuda sorumluluk alması gerektiğini belirtti. Bugün Genel Kurula bu konuda araştırma önergesi sunacaklarını dile getiren Oluç, “Meclis aynı Susurluk döneminde olduğu gibi üstüne düşmüş olan sorumluluğu bugün de yerine getirmelidir. Sadece araştırma değil soruşturma komisyonu da kurulmalıdır. Meclis bu konudaki sorumluluğunu yerine getirmezse ve vereceğimiz önergeler iktidar partilerinin oylarıyla reddedilirse bir kez daha bir gerçek ortaya çıkacaktır. İktidar bu kirli ilişkilerin hukuk içinde demokratik siyaset içinde araştırılmasını, bir sonuca bağlanmasını, ortaya saçılmasını istememektedir” dedi.
HSK seçimleri
Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) seçimlerine dair konuşan Oluç, “Türkiye’nin en önemli sorunu, tuzun kokmuş olmasıdır. Dün Meclis’te kapalı kapılar ardında yapılan Millet İttifakı – Cumhur İttifakı pazarlığı ile HSK yeni bir döneme adım atmıştır. Olması gereken, liyakatın öne çıkması siyasi aidiyetler ve siyasi bagajlarla hakim ve savcıların kuruluna atanmamasıdır. Esas itibariyle liyakatin demokratik evrensel hukuk ilkelerine uyumun ve hukukun üstünlüğü konusundaki anlayışın ön plana çıkması gerekiyor. Ama ne oldu? Maalesef muhalefet de, Millet İttifakı da büyük bir yanlış yaparak Cumhur İttifakı ile uzlaştı ve HSK’nin önümüzdeki dört sene içinde yargı mekanizmalarındaki yapacağı tüm hukuksuz uygulamalarının, yanlış uygulamalarının ortağı oldu. Durum budur. Biz bunu eleştirdik dün seçimlere bu eleştiriler çerçevesinde katılmadık. Ve muhalefet bağımsız ve tarafsız yargı eleştirisini ve önerisini sunma imkanını dünkü HSK’daki pazarlığı ile kapalı kapılar ardındaki pazarlığı ile elinden kaçırmıştır” diye belirtti.
MA / ANKARA