Prof. Dr. Durmuş açıklanan paketi değerlendirdi: Önce sağlık değil piyasa ve kar mantığı var

Prof. Dr. Mustafa Durmuş, koronavirüs salgınına ilişkin açıklanan paketin sağlığı değil sermaye ve piyasaları öncelediğini ifade etti.

Pandeminin neoliberal politikaların iflas ettiğini ortaya çıkardığını belirten Prof. Dr. Durmuş, toplumun özelleştirme, taşeronlaştırma, metalaştırmayla savunmasız bırakıldığını söyledi.

Prof. Dr. Durmuş, ikramiyeyi 1 ay erken ödemenin 13 milyon emekliyi virüsten korumayacağını, konut satışlarının teşvikinin de salgına çare olmayacağını kaydetti.

HABER MERKEZİ – Yeni1mecra’nın yazarlarından Prof. Dr. Mustafa Durmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Koronavirüsle Mücadele Eş Güdüm Toplantısı’nın ardından açıkladığı “Ekonomik İstikrar Kalkanı Programı”nı Yeni1mecra’ya değerlendirdi.

Prof. Dr. Mustafa Durmuş

Prof. Dr. Durmuş, mevcut hükümetin 17 yıldan bu yana neoliberal politikaları sert bir şekilde sürdürdüğünü hatırlatarak, özelleştirmelerin, kamu özel işbirliği projelerinin halkın sorunlarıyla baş başa bırakma uygulamaları olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Durmuş, “Koronavirüs ve pandemi aslında sağlık sisteminin ne kadar tahrip edildiğini, özelleştirmenin ne kadar zararlı olduğunu, sağlık altyapısının ne kadar kötü olduğunu ortaya çıkardı” tespitini yaptı.

Sağlık sisteminin bundan sonra çok ciddi bir şekilde konuşulmak ve gözden geçirilmek zorunda olduğunu ifade eden Durmuş, “Kamucu sağlık sisteminin tekrardan ihtiyacı ortaya çıkmış durumda” dedi ve bunun gelişmiş ekonomiler için de geçerli olduğunu söyledi.

Pandeminin sağlık hizmetinin bu kadar özelleştirilip, metalaştırılıp, ticarileştirilmesinin sakıncalarını bir kez daha ortaya çıkardığını ifade eden Prof. Dr. Durmuş, şöyle konuştu:

Özelleştirme, taşeronlaştırma, metalaştırma toplumu savunmasız hale getirdi

“Kapitalizm ve özellikle neoliberal versiyonu, son 40 yıldır içinde geçmekte olduğumuz süreç ve dönüşüm, insanlığı bu tür felaketlerle baş başa bıraktığı ve sorunu çözemediğini, iflas ettiğini gösteriyor. Çünkü son 40 yıldır sağlık altyapısı başta olmak üzere toplumun temellerini oluşturan her türlü altyapı tahrip edildi.”

Prof. Dr. Durmuş, tahribatın özelleştirme, taşeronlaştırma her türlü kamusal hizmetin metalaştırılması ve parasallaştırılma politikalarıyla yapıldığını kaydetti ve “Böyle olunca toplumlar bu tür virüslerin yaygınlaşmasına karşı savunmasız, korumasız hale gelmeye başladılar. İlaç yetersiz, test kitleri yetersiz, yatak kapasiteleri yetersiz” dedi.

Neoliberalizm pandemiye yenik düştü

“Belki böyle bir virüsü önleyemeyebilirdi” diyen Prof. Dr. Durmuş, “Ama bununla mücadele etmek daha kolay olabilirdi, şimdi çok daha zor. Kapitalizm çaresiz kaldı, neoliberalizm bu pandemiye yenik düştü. Ve bundan sonra başka alternatifler aramak gerekiyor” diye konuştu.

Ekonomi ve piyasaları kurtarmak ön planda

Açıklanan paketin toplum sağlığını öncelenerek alınmış bir paket olmadığını ifade eden Prof. Dr. Durmuş, “Çok ciddi bir pandemi ile karşı karşıyayız. Ve belli ki bu girerek de artacak. Sanki mesele bitmiş, virüs bir yere tutsak edilmiş – mesela Çin’de olduğu gibi- bundan sonrasında inişe geçecek, asıl bundan sonra ekonomiyi ve piyasaları kurtarmak gibi bir mantık ön plana çıkmış. Bence bu yanlış bir tespit. Öncelikle bu paket toplum sağlığına odaklanmalıydı.”

Toplum sağlığı ile ilgili bölüm ‘sabır’ ve ‘dua’

“Sabır ve dua ile bunları aşacağız” denildiğini hatırlatan Prof. Dr. Durmuş, toplum sağlığı ile kısmı bununla çözebileceğini öne süren, konuyu da Sağlık Bakanlığı’na bırakan bir açıklamayla karşı karşıya kaldıklarını söyledi.

Paketin ekonomiyle ilgili kısmına ilişkin olarak da “Öncelikle kimi kurtaracağız” konusunun önemli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Durmuş, şöyle devam etti:

“İlk akla gelen vergi ertelemeleri var. Krizden etkilenen perakende sektörü başta olmak üzere AVM’ler, Otomotiv, Lojistik, sosyal tüketim olarak da adlandırdığımız sinema, tiyatro, konaklama, yiyecek, içecek vs. aslında talep şokundan etkilenebilecek sektörün vergi yükünü hafifletme, daha da zora girmesini önleme çabası var. 6 aya kadar bunların her türlü vergisi, KDV’si SGK primleri erteleniyor. Bunlar ortadan kalkmıyor, 6 ay sonra tekrar gündeme getirilecektir. Bu tür krizlerde vergi erteleme rahatlama gibi gözükse de gerçek bir rahatlamayı sağlamadığını görüyoruz. Asıl yapılması gereken kamu harcamaları boyutuyla müdahale etmektir.”

Kamu harcama politikaları değişmeliydi

Prof. Dr. Mustafa Durmuş, kamu harcamalarının öncelikle sağlık altyapısına yönelik olarak harcanması gerektiğinin altını çizerek, “Muhtemelen milyonlarca insan bu süreçten etkilenecek ve işsiz kalacaktır. O insanlarının ücretlerinin ödenmesini, gelir düzeylerinin, yaşam standartlarının korunmasına dönük bütçeden harcamalar yapılmalıydı” diye konuştu.

Prof. Dr. Durmuş, kamusal kaynağın nasıl bulunacağına ilişkin olarak da “güvenlik, kamu düzeni, milli savunma” gibi devasa kaynakların azaltılarak bulunabileceğini söyledi. Durmuş, bu kaynakların özellikle sağlık sektörüne, küçük üreticiyi destekler nitelikteki harcama programlarına, istihdam programlarına ve işsiz kalanların ücretlerini ödeme programlarına ayrılması gerektiğini kaydetti.

Getirilen konaklama vergisinin kasım ayı sonuna kadar ertelendiğini, otel sahiplerinin borçlarının ve yükümlülüklerinin ertelendiğini anımsatan Prof. Dr. Durmuş, “Zaten turizm sektörü bu süreçten çok etkilenecek, oteller bomboş kalacak” dedi.

Havayolu şirketlerini devletler kurtarıyor

En çok etkilenen sektörlerden birinin de havayolu taşımacılığı olduğuna işaret eden Prof. Dr. Durmuş, “İç havayolu taşımacılığında KDV oranını yüzde 18’den yüzde 1’e düşürmüşler” dedi. İtalya’da Alitalia şirketinin koronovirüsün de etkisiyle battığını ve devletin satın almak zorunda bırakıldığını ifade eden Prof. Dr. Durmuş, “ABD’de 6 büyük şirket battı. Çin’in en büyük şirketlerinden biri batmak üzereyken kurtarıldı” diye konuştu.

Yangından ilk kurtarılacak sermaye ve piyasalar oldu

Siyasal iktidarın vergi ertelemeleri ve açıklanan paketle yangında ilk kurtarılacak olan kesimin “sermaye kesimi, piyasalar ve belli başlı sektörler” olduğunu gösterdiğini vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Durmuş, “Bu sektörlere de bakıldığında doğrudan üretim sektörü değil, tüketim sektörüdür. AVM’ler, perakendeciler, ulaştırma, yiyecek içecek sektörü, konaklama gibi sektörler” şeklinde konuştu.

Kredi ve borçla ekonomi canlandırılmaya çalışılıyor

Prof. Dr. Durmuş, kredi faizi ile ilgili düzenlemelerin, likide artışını sağlamaya yönelik çabaların, Kredi Garanti Fonu’nun kullandığı 25 milyar liranın 50 milyar liraya çıkarılmasının “Krediler üzerinden, borçlandırma üzerinden ekonomiyi canlandırma” politikasının bugünden sonra da devam edeceğini gösterdiğini söyledi.

Bunun ne kadar çözüm olacağına ilişkin olarak Prof. Dr. Durmuş, “Bu kadar altyapının bozuk olduğu, ekonomik krizin, resesyonun beklendiği ve buna firmaların da hazır olmadığı bir dönemde onlara daha fazla kredi sağlanması bir miktar ömürlerini uzatmak anlamına gelir ama sorunu çözebileceğini düşünmüyorum. Bankalara da kredi satma ve buradan kar elde etme imkanı sağlanmış oluyor” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Mustafa Durmuş şöyle devam etti:

Önce sağlık değil önce piyasa ve kar mantığı…

“Kriz ötelenemiyor, kriz ötelenmiş gibi yapılıyor. Ama bu paketin sermaye destekçisi ve sermaye yanlısı boyutunu açığa çıkaran bir paket. Bütün ülkeyi kapsayan ve özellikle de en yoksulları etkileyen bir virüsten bahsediyoruz. Çünkü zenginlerin aldığı tedbirleri yoksulların alma şansı yok. Açıklanan paket yoksulların sağlığını öncelemek yerine sermaye kesimini kurtarmaya dönüktür. Bu da aslında ekonomi insan sağlığından önce gelir, önce piyasalar, önce kar mantığını çok net bir şekilde yansıtıyor.”

Prof. Dr. Mustafa Durmuş, pakette öne çıkan diğer konu başlıkları ile ilgili değerlendirmesi şöyle:

“Asgari ücret desteği devam edecekti deniliyor. Onu zaten yapıyorlardı.

Kısa çalışma ödeneğini tekrar devreye alacaklarını söylüyorlar. Bu da aslında işverene destektir.

Aynı şekilde 2 aylık telafi çalışma süresini 4 aya çıkardıkları görülüyor. Belli sektörlerde işçileri daha yoğun şekilde çalıştırmak için devreye alırlar. Bu işçiler de insan!.. En çok virüsten ve hastalıktan etkilenecek olanlar insanlar. 15-20 işçinin bir arada çalıştığı bir işyerinde zaten risk var. Böyle olunca 8 saat çalıştırdığınız bir işçiyi 3 saat ek olarak çalıştırdığınızda onu hastalığa daha açık hale getirmiş oluyorsunuz. Bu da işçilere sadece bir meta olarak görüldüğünü yansıtıyor. Bu da paketin çarpıcı yanlarından biri.”

İkramiyeyi 1 ay erken ödemek emekliyi virüsten korumaz

Prof. Dr. Durmuş, emekli maaşının en az 1500 liraya çıkarılmasının, sosyal amaçlı krediyi gündeme getirmenin, emeklinin bayram ikramiyesinin mayıstan nisana çekilmesinin “13 milyon emeklinin sorunlarını çözebilecek ve virüsün etkilerinden koruyacak tedbirler” olmadığının altını çizdi. Prof. Dr. Mustafa Durmuş, şöyle devam etti:

Konut satışını teşvik etmenin virüsle alakası yok

“Emeklileri de koruyoruz, yoksulları da koruyoruz görüntüsü altında bir başka şey koymuşlar pakete. 500 bin liranın altındaki konut satışlarıyla ilgili olarak bankalardan kullanılabilecek uzun vadeli konut kredilerinin oranının yüzde 80’den yüzde 90’a çıkarmışlar. Bu koronavirüsle alakası olan bir konu değil. İnsanların daha fazla konut almasını teşvik ederek böyle bir hastalıkla nasıl mücadele edersin. Aslında o lobinin çok etkili olduğunu gösteriyor.”

Kredilerle tüketim pompalanıyor

Türkiye’nin 1918’en bu yana ciddi bir krizin içinde olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Mustafa Durmuş, “Her türlü istatistiki manipülasyon ile bile büyüme oranını 2019’da sadece binde 9 olarak kalmıştı. 2020’de yukarı doğru döndüğü ileri sürülse de özellikle yatırımlardaki azalmanın sürdüğü, hala kredilerle tüketimle bu işin pompalandığını görüyoruz” dedi.

Çok büyük bir kriz dalgası geliyor

“Hem arz yönlü, hem talep yönlü, hem de finansal şoklar yönlü dünyada çok büyük bir kriz dalgası geliyor” diyen Prof. Dr. Durmuş, tüm uluslararası kurumların 2020 yılına ilişkin beklentilerini çok kötüleştirdiklerini anımsattı. Sermaye çıkışlarının arttığını belirten Durmuş, bunun küresel kapitalizme bağımlı bir ekonomiyi derinden etkileyeceğini söyledi. Prof. Dr. Durmuş, “Bu programın kendi içinde ben ekonomik sorunları çözeceğim, dese dahi son derece yetersiz ve çaresiz bir program” olduğunun altını çizdi.