Türkiye’nin demokrasi çıkmazı

Mustafa Karadağ

Gara rehineleri kurtarma operasyonundan sonra, HDP daha çok konuşulmaya başlandı. Siyasi parti temsilcileri, rehinelerin öldürülmesini HDP’nin açıkça kınamasını istediler, birileri HDP’nin kapatılması gerektiğini bir kez daha dile getirdi, birileri başarısızlığın sorumlusu devlettir dedi, birileri operasyondan bir gün önce bir HDP milletvekilinin Gara’ya gittiğini söyledi, birileri PKK ve HDP’yi özdeşleştirdi, birileri HDP seçmenine lanet okudu.

HDP, seçmen çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu, an itibariyle TBMM’de grubu bulunan üçüncü büyük parti. İçinde değişik renkleri barındıran tek parti. Türkiye’nin en çok konuşulan ve genellikle de dahli olmayan olaylardan sorumlu tutulan bir siyasal parti. Siyasi iktidarın her şeyin sorumlusu CHP’dir söyleminden, “CHP zihniyetinden” sonraki en büyük günah keçisi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Anayasasına göre laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti. Anayasanın 68/2. maddesine göre siyasal partiler, hayatın, dolayısıyla demokrasinin vazgeçilmez unsurları. Siyasi partilerin kapatılmaları da yine anayasada düzenlenmiş, ama kolay değil.

Peki, hal böyleyken HDP neden çok konuşuluyor, bir kısım siyasi yapılar ve kişiler niye HDP’yi bu kadar dert ediniyor? Bu sorunun cevabı, Türkiye’de demokrasinin yeterince içselleştirilmemesi veya kimi siyasi partilerin demokrasiyi yeterince kavrayamamış olması ya da Kürt halkının ve temsilcisi olarak gördükleri HDP’nin ötekileştirilmesi, kendileri iyi olmadıkları için “HDP’nin kötülüğü” üzerinden kendilerini iyi gösterme, nemalanma çabası olabilir. Cevaplar çoğaltılabilir, çeşitlendirilebilir.

Somut duruma baktığımızda ise olan, bize algılatılmaya çalışılandan çok farklı. En sondan Gara olayından başlarsak, HDP açıkça kınadı. Teröre karşı olduğunu açıkça ifade etti. Diğer yandan Gara operasyonunun başarısızlığı konusunda, iktidar ve ortağı dahil herkes hemfikir. Hoş iktidar başarısızlığın sorumlusu devlettir dedi, ama kendileri de olan bitenin farkında. Tam burada iktidarın söyleyemediği şey “Manidir halimi takrire hicabım”dan başka bir şey değildir. Çaresizlik insana her yalanı söyletir. Belki de iktidar, bilinçli olarak devleti sorumlu tutmaktadır, kendisini devlet olarak görmesi nedeniyle.

HDP, ısrarla Türkiye partisi olduğunu izaha çalışırken, söylenenleri duymazdan gelmek, kapatılmasını talep etmek ya da muhatap almamak, (hele HDP’den daha az oy alan siyasal partiler tarafından) görüşmemek nasıl bir demokratik tavırdır? En azından aldığı oy itibariyle Türkiye’nin üçüncü büyük siyasal partisidir ve Türkiye siyasetinde var olmayı en az kendisinden daha az oy alan siyasi partiler kadar hak etmektedir. Aksini düşünmek aymazlıktır, demokrasiyi, seçimi ve halkın iradesini inkardır. Hadsizliktir. Bundan başka toplum sözleşmesi dediğimiz, kültüre, kişiliğe, değerlere, haklara, inançlara, eşitliğe, özgürlüğe inanmamaktır. Yani, kendi varoluş sebeplerini inkardır. En acısı ise bunların farkında olmamalarıdır.

Türkiye’nin halihazır ciddi bir rejim ve iktidar sorunu vardır. Öncelikli hedef ise bir an önce bu dinci, faşizan ve piyasacı bu iktidardan kurtulmak, kirli siyaset dilinden ve yönteminden arınmak ve eşi benzeri olmayan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen, hukuki değer ve dayanaktan yoksun yönetim biçiminden kurtulmak olmalıdır. Bunun yolu ise tüm muhalif yapıların siyaseten ittifak etmesinden geçmektedir. İttifakın sonucu 23 Haziran seçimlerinde görülmüştür. O zaman yapılacak iş, görülen başarıyı benimsemek ve buna uygun diyalogları, çözümü üretmektir. Kimin kimden daha çok vatansever, yurtsever, milliyetçi veya demokrat olduğu mevcut siyasi partilerin takdirinde değildir. 

Şu an, insan haklarına saygılı, laik, demokratik, sosyal, eşitlikçi, özgürlükçü, hukukun üstünlüğünü önceleyen bir anayasa yapılmak isteniliyorsa, bir demokrasi cephesinin oluşturulması elzemdir. Güçlü parlamenter sistem veya başka adlar altında bir rejim arayışına gidilmeden öncelikle kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam anlamıyla hakim olduğu güçlü bir demokrasinin tesisi için tüm siyasi partiler bagajlarını, ön yargılarını bir yana bırakıp eşit olarak bir araya gelmeli ve bu iktidardan kurtulmanın yolunu aramalılar ve yeni bir anayasaya yapmaya adım atmalıdırlar. Bu adımın HDP’siz atılması mümkün değildir. Ve HDP’nin siyaseten var olması gerektiğini anlatma görevi diğer tüm siyasi partilerindir. Bir başka anlatımla, HDP’nin Türkiye demokrasisindeki yerini tüm siyasi partiler kendi seçmenlerine izah etmeli, Türkiye siyaseti ve toplumu, ayrıştırıcı, çatışmacı, ötekileştirici ve düşmanlaştırıcı tavırlardan kurtulmalıdır. Toplumsal sözleşme, ancak kültürlerin, kimliklerin, değerlerin eşit olarak bir araya gelmesiyle olanaklıdır.