Ufukta ekonomi için normalleşme yok: (II) Sosyal Güvenlik Sistemi Krizde

Şubat döneminde 530 bin, inşaat sektöründe 93 bin, hizmetler sektöründe 183 bin kişi işini kaybetti. Bu veriler ekonomin durdurduğu Mart ve Nisan dönemleri için ne kadar bir kayıp yaşanacağını gösteriyor.

COVİD-19 dönemiyle birlikte geniş tanımlı işsizlik sayısı 10 milyon bandına yaklaşacağı tahmin ediliyor. Yani 3,5 milyon ilave işsiz artışı olacağı öngörülmeli.

SGK Nisan ve Mayıs ayı istatistik bültenlerini, İŞKUR da 2019 yıllık istatistik bültenini henüz açıklamadı. Bu kurumların veri açıklamayı geciktirmesi her geçen gün verilere duyulan güveni azaltacak.

Sinan Ok

Aralık 2019 döneminde Çin’de başlayan Covid-19 Salgını; 31 Mayıs itibariyle yaklaşık olarak 6,2 milyon “onaylanmış” vakaya ulaştı ve yaklaşık olarak 370 bin insanın yaşamını yitirmesine yol açtı.

Salgın birçok ülkede kontrol altına alınamadı ve bazı ülkelerde yayılma hızı artmaktadır. Günlük ölümlü vaka sayısı maalesef hala 4-5 bin bandındadır. Ancak salgının kontrol altına alınması ve durdurulması amacıyla uygulanan “fiziki mesafe kuralı” ve sokak yasaklarının maliyetleri; salgın durdurulduktan sonraki ekonomik etki maliyetinin çok altında kalacaktır. Çünkü salgınını yıllara yaygın ekonomik etkileri ortaya çıkacaktır. Kesin tedavi ve aşının henüz bulunamayışı, ikinci dalga riskleri; salgının ekonomik etkisini ve etki süresini belirsizleştirmektedir. Ülke ekonomisi petrol, dış ticaret, ve turizm gibi “spesifik alan etkilerine” açık olan ekonomilerin, bu süreçten daha fazla etkileneceği öngörülmelidir. Mevcut korunma önlemlerini sürdüremeyen ülkeler “Normalleşme” adı altında yeni bir süreçle önlemleri gevşetiyor.

Türkiye de bugün itibariyle çok kapsamlı olan önlemlerin önemli bir bölümünü sonlandırıyor.

Türkiye’de sosyal güvenlik krizi derinleşecek

Salgının ilk etkilerinden biri “Çalışan” İşsizler şeklinde açığa çıkmıştır. Çalışma saatlerinin kısalması nedeniyle ILO, 305 milyon tam zamanlı iş kaybının yaşandığını tahmin etmektedir. Türkiye’de Nisan ayında kısa çalışma ödeneği (KÇÖ) alan sayısı 2,5 milyon kişi artmıştır. Başvuru sayısının 3,5 milyon bandında olduğu ilgili bakan tarafından da ifade edilmiştir. KÇÖ dışında “ücretsiz izin” düzenlemesi kapsamından kaç kişinin yararlandığı henüz resmi olarak açıklanmamıştır. KÇÖ şartları nedeniyle milyonlarca çalışan ücret kaybı yaşamasına ve çalışamamasına rağmen bir destek almamış görünmektedir.

COVİD-19 önlemleri kapsamındaki tedbirlerin işsizlik fonundan karşılanması nedeniyle işsizlik fonu ilk defa mutlak azalış göstermiştir. İşsizlik Sigortası Nisan Bülteni ve TCMB Finansal İstikrar Raporu’na göre Nisan ayında 133,2 Milyar TL olan işsizlik fonu; 6 Mayıs 2020 tarihi itibariyle 129,5 milyara düşmüştür. Bu düşüş devam edecektir. Çünkü sigortalı sayısı bir yandan azalırken öte yandan fon giderleri artmaktadır.

Türkiye’de 10 Haziran’da açıklanacak TÜİK Hanehalkı işgücü anketi COVİD 19 etkisini daha net gösterecektir. Ancak 10 Mayıs’ta açıklanan Şubat Dönemi verileri de (Ocak-Şubat-Mart Aylarını kapsar) ciddi bir “işgücü krizi”nin işaretlerini vermektedir. Geçen yılın aynı dönemine göre 2 milyon 120 bin kişi işgücü dışına çıkmıştır. Nüfus 1 milyondan fazla artarken işgücü de 1 milyondan fazla azalmıştır. Türkiye’de istihdam azalışı hızlanmış ve 83 milyonluk ülkede sadece 27 milyon kişinin istihdamda olduğu ifade edilmiştir.

27 Milyon olarak açıklanan istihdam sayısı; istihdamda 2017 yılından bu yana herhangi bir artışın yaşanmadığını da göstermektedir. Şubat döneminde önceki yılın aynı dönemine göre 530 bin, inşaat sektöründe 93 bin, hizmetler sektöründe 183 bin kişi işini kaybetmiştir. Dönem için istihdam kaybı 602 bin olarak açıklanmıştır. Bu veriler COVİD-19’un ülke ekonomisini durdurduğu Mart ve Nisan dönemleri için ne kadar bir kayıp yaşanacağını göstermektedir.

Geniş tanımlı işsiz sayısının COVİD-19 öncesi sayının da dahil edilmesiyle 10 milyon bandına yaklaşacağı tahmin edilmektedir. Geniş tanımlı yaklaşık 3,5 milyon ilave işsiz artışı olacağı tahmin edilmektedir. Özellikle genç ve kadınlarda kitlesel bir işsizlik artışı yaşanacağı öngörülmelidir. İş aramaktan umudu kırılan sayısı çok hızlı artmaktadır. Haziran-temmuz ayları itibariyle yeni mezunların en az yüzde 70’inin işsiz kalacağı öngörülmektedir.

İŞKUR iş bulmada aracılık görevini yerine getirememektedir. Nisan ayı İŞKUR istatistik bültenine göre hem işverenlerin hem de işsizlerin İŞKUR başvurularında yüzde 70’i aşkın bir azalış bulunmaktadır. Kriz ve durgunluk nedeniyle işverenlerin başvuru azalışı açıklanabilir. Ancak işçilerin başvurmaması İŞKUR’un iş bulma kapasitesine duyulan güvensizlikle açıklanabilir. Kendi imkanları ile de iş arayan tüm işçilerin İŞKUR’a başvurması gereklidir.

SGK Mart İstatistiklerine göre Türkiye’de aktif sigortalı çalışan sayısı 22 milyon 21 bin kişidir. 2017 yılında 22 milyon 280 bin kişi olan bu sayış 3 yıl içerisinde herhangi bir artış göstermemiştir. TÜİK verileri ile de çelişen bu veri doğru sayılsa bile COVİD 19 etkisiyle aktif sigortalı sayısında 500.000-1.500.000 azalış tahmin edilmektedir. Bu mutlak azalış hem işsizlik fonu gelirlerinde hem de sosyal güvenlik sistemi prim gelirlerinde mutlak bir azalışa yol açacaktır.

Mayıs ayı bitmiş olmasına rağmen SGK Nisan ve Mayıs ayı istatistik bültenlerini henüz açıklamamıştır. Benzer bir veri açıklamama durumu İŞKUR’un 2019 yıllık istatistik bülteninde de söz konusudur. 5 ay geçmesine rağmen bu kurumların veri açıklamayı geciktirmesi her geçen gün verilere duyulan güveni azaltacaktır. Sosyal güvenlik krizi bütçe sisteminde “Sosyal Güvenlik Kurumları” olarak tasnif edilen bu iki kurumun bu süreçte rollerini yerine getirebilmesiyle çok ilişkili bir seyir sunacaktır.

Sosyal yardım yaklaşımı ile mevcut kriz aşılamaz. İnsan onuruna yakışır iş ve istihdam koşulları sağlanmadan her geçen dönem öncekini aratacaktır. SGK Mart bültenine göre sigortalı sayısı 2017 yılı seviyesinin altına düşmüştür. Daha doğrusu o günden bugüne sigortalı sayısı neredeyse hiç artmamıştır. 2017 yılında yapılan referandumun bir bütün olarak kamu bürokrasisini çökerttiğine dair görüşe “sosyal güven(siz)lik” sistemini de dahil edebiliriz. Liyakatin terk edildiği, temel çalışma haklarının askıya alındığı, esnek ve güvencesiz çalışmanın istisna değil kural olduğu bu “ucube sistemde” sosyal güvenlikten söz edilemez. İşsizlik fonundan desteklenen “seferberliklerin” istihdamsız israflar olduğu bir kere daha ifade edilmelidir. COVİD-19’un açığa çıkardığı yoksulluk ve işsizlik dalgası bu denetimsiz, hesap vermeyen, şeffaf olmayan emek karşıtı yapı tarafından durdurulamaz.