Cumartesi Anneleri, 27 yıl önce gözaltında kaybedilen üniversite öğrencisi Cüneyt Aydınlar’ın akıbetini sordu.
Devlet yetkililerine, Cüneyt Aydınlar dosyasındaki cezasızlığa son verilerek, etkin soruşturma yürütme sorumluluğunu yerine getirmesi çağrısı yapıldı.
Cumartesi Annelerinin adalet arayışı 831’inci haftasında. Her hafta Cumartesi günü saat 12.00’de Galatarasay Meydanı yasak olduğu için İHD İstanbul Şubesi önünde bir araya gelen Cumartesi Anneleri, salgın nedeniyle kayıplarının akıbetlerini sosyal medya üzerinden canlı yayınla sormaya devam ediyor.
Menekşe Aydınlar: 27 yıldır adalet bekliyorum
Cumartesi Anneleri bu hafta 20 Şubat 1994 yılında gözaltında kaybedilen İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Cüneyt Aydınlar’ın akıbetini sordu. İlk olarak konuşan Cüneyt Aydınlar’ın annesi Menekşe Aydınlar, 27 yıldır adalet beklediğini söyleyerek, “Her zaman gelecek diye bekliyorum ama gelmiyor. İçim yanıyor, gözlerim yollarda. Ciğeri yanan anneler ağlamasın istiyorum.” dedi.
Oğluna ne yapıldığını soran ve bunun açıklanmasını isteyen anne Aydınlar, “Bu dünyada da diğer dünyada da ellerim yakalarındadır. Ben doymadım çocuğuma… İçimizi yaktılar. Bunu yapanlarında da içi yansın.” şeklinde konuştu.
Recep Aydınlar: Bize unutturamazlar
Cüneyt Aydınlar’ın amcası Recep Aydınlar da, “3-4 kuşaktır süren eylemin hala aydınlatılmaması ülkenin ayıbıdır. Bu ayıp devlet güçleri tarafından işlenmiştir.” dedi. Gözaltında kaybedilmelerde zaman aşımının olamayacağına işaret eden Recep Aydınlar, “Yaralar kalplere işlenmiştir. Hiç kimse bize unutturamaz. Yıllarca bu acıyla annelerin yaşatılmak zorunda bırakılması büyük bir suçtur.” dedi.
Eren Keskin: Dosya savcılığın tozlu raflarında
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de, dava dosyası hakkında bilgi vererek, yaptıkları tüm girişimlere rağmen iç hukukta hiçbir gelişmenin yaşanmadığını söyledi. Keskin, Aydınlar dosyasının da savcılığın tozlu raflarına kaldırıldığını belirtti.
‘Gözaltında olmadığı söylendi’
Bu haftaki açıklamayı ise Cumartesi İnsanları’ndan Nuran Öztürk okudu. Cüneyt Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde Bakırköy İncirli’de polis tarafından gözaltına alındığını belirten Öztürk, şunları aktardı:
“Aynı operasyon kapsamında gözaltına alınan 14 kişi gibi Cüneyt de Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Ancak onu soran ailesine ve avukatlarına 7 gün boyunca gözaltında olmadığı söylendi. Yapılan ısrarlı başvurular sonucu 27 Şubat 1994 tarihinde gözaltında olduğu kayda geçirildi.”
‘Cüneyt ölmeye gidiyorsun denilerek hücreden 6 polisle götürüldü’
Gözaltında tutulan 14 kişinin savcılığa çıkarıldığında aralarında Aydınlar’ın olmadığını ifade eden Öztürk, şu bilgileri aktardı:
“Bu kişiler, 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna bir açıklama yaptı. Açıklamada Cüneyt Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve 2 Mart 1994 tarihine kadar birlikte gözaltında tutulduklarını söylediler. Ağır işkence gören Cüneyt’in 2 Mart 1994 tarihinde, ‘Ölmeye hazır mısın? Ölmeye gidiyorsun!’ diyen 6 polis tarafından sürüklenerek bulunduğu hücreden götürüldüğünü ve kendisini bir daha görmediklerini anlattılar.”
‘Çok sayıda kişi Aydınlar’a işkence yapıldığına tanık oldu’
Aydınlar’a ağır işkence yapıldığına, yürüyemez ve hareket edemez halde olduğuna dair çok sayıda tanık olduğunu aktaran Öztürk, ancak İstanbul Emniyet Müdürlüğünün onu soran ailesine oğullarının, 28 Şubat 1994 tarihinde yer göstermek için götürdükleri Beyoğlu Çukurcuma’da “Dur” ihtarına uymayarak kaçtığını iddia ettiğini belirtti.
Ailenin başvurusu üzerine İHD avukatlarının olayı araştırdığını dile getiren Öztürk, “Araştırma sonrası İHD İstanbul Şubesi, 25 Mart 1994 tarihinde bir basın açıklaması yaptı ve Terörle Mücadele Şubesi’nin gözaltına aldığını kabul ettiği Cüneyt Aydınlar’ı kaybettiğini kamuoyuna duyurdu.” dedi.
‘Dosya zaman aşımı gerekçesiyle kapatıldı’
Aydınlar’ın akıbetini öğrenmek isteyen ailesinin tüm başvurularının sonuçsuz kaldığını ifade eden Öztürk, “Etkin bir araştırma, soruşturma süreci işletilmedi. Tüm yetkili merciler, polisin firar senaryosunu esas aldı. Elleri kelepçeli, ayakkabıları bağcıksız, görgü tanıklarının beyanına göre desteksiz ayakta duramayan birinin 30 kadar polisin elinden nasıl kaçabildiği sorgulanmadı. Dosya zaman aşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı.”
Aydınlar’ın kaybedilmesinden devletin sorumlu olduğunu yineleyen Öztürk, devletin etkin soruşturma yürütme yükümlülüğünün devam ettiğine işaret etti. Öztürk, ayrıca gözaltında kaybetmenin insanlığa karşı işlenen suç kapsamında ve zaman aşımına tabi olmadığına vurgu yaparak şunları kaydetti:
“Devletin yetkili makamlarını Cüneyt Aydınlar dosyasındaki 27 yıllık cezasızlığa son vererek etin soruşturma ve kovuşturma yapma yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Cüneyt Aydınlar için, bütün kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz.”
MA – İSTANBUL