Hanemde korkuyorsam, eşit değiliz henüz…

Özlem Durmaz

Ne acıdır ki eşit değiliz. Eşit değiliz çünkü çok az erkek bilir gece yarısı sokağa çıkmanın karartısını.

Ne acıdır ki eşit değiliz. Eşit değiliz çünkü erkekler bilmez bindiği taksinin plakasını arkadaşına mesaj atmanın garip hüznünü.

İstanbul Sözleşmesi bir metindir. Beni koruyan, beni kollayan bir metin. Beni korur çünkü ben ıssız sokakların ağrısını taşırım bedenimde. Bedenim bir savaş alanıdır, iktidarlarını pay ettiği erkekliklerin.

Bedenim benim bile sayılmaz, namusumla sayılır kızlık zarım.

Ailem, ağabeyim, babam, kocam, hatta oğlum; zabıta kesilmiştir bedenimin surlarında.

Ne yazık ki eşit değiliz, bilmez erkekler yuvasının korkunç girdabını. Hakta hukukta demiyorum ama; korkularımızda eşit değiliz ne yazık ki. Ve mücadelemizde susmasak da korkmasak da itaat etmesek de, o sokağın karanlığında ya da o taksinin gittiği kuytulukta korkmayana kadar eşit değiliz.

Benim yuvam, benim korunağım, bana en büyük pusudur. Bir kadının en büyük kabusu; en korunaklı olması gereken yuvasında en trajik korkusunu, hayatta kalır mıyım kabusunu yaşadığı yer olmasıdır.

İstanbul Sözleşmesi bir metindir, bir hiçtir bir yanıyla, uygulanmazsa zaten bir hayalden öte varamayan bir adım. Ama vardır, var olması makbuldür yokluklar vadisinde.

Pek çok söz vardır söylenesi, hukuki metin okunası.

Kadını korumak mı gerekir, ne yazık ki evet. Korunması gereken bir canlı olması değildir var oluşu elbet, çünkü doğrulur varlığıyla dimdik. Ama tehdit çok yakındadır. Hanededir kimi zaman, çoğu zaman. Hanede korunmazsa bir yaşayan, tehdit altındadır tüm canlılar. Bunu bir görmek ve anlamak gerekir belki de ilk baş.

Kadın kendi mücadelesinin üzerinde yükselmiştir kuşkusuz, hiç girmeyelim o tartışmaya; haklar verilir mi alınır mı? Alınır elbet tartışmasız, kadınlar da almıştır bu haklarını ilmek ilmek.

Ama işte hakikat sarmalı var ya… Hakikat öyle ağırdır ki çoğu zaman kadınlar için, hak olmuş olmamış, can bedende olmayınca…

İstanbul Sözleşmesine sahip çıkmak gerekir. Kazanılmış mevzidir diye değil, var olmuş olmanın bir tezahürüdür diye. Kadınların haklı ve uzun mücadelesinin bir adımı diye. Bizi hayatta tutmanın bir dalı diye. Uygulanır uygulanmaz, zaten çoğunlukla uygulanmaz ama; ama işte vardır, budur mühim olan.

Çok sözümüz var haklılığımıza dair. Çok özümüz var hayata dair. Çokuz, çok olmanın haklı iddiasındayız mücadelemizde. Sözümüzü söylediğimizde güzeliz, güzelken de güçlü.

Yanımızda erkekler var, bizi biz gören. Ama lütfen her yoldaşlıktan haklılık devşirmeyin kendinize emi sevgili erkek yoldaşlarımız. Çünkü gerçekten de gerçekte eşit değiliz.

Eşitmişiz gibi tartmayın söylemlerimizi, çünkü hep eksiliyor o zaman yoldaşlığınız. Hani dağdakiyle ovadaki değil ya eşit, işte mevcut sistemlerde kadınla erkek hiç ama hiç değil eşit. O yüzden lütfen erkil akıllarınızı az geri tutun. Tutun ki en makbule ulaşsın yoldaşlığınız.

Sonuç olarak, ben hanemde güvende değilsem, ki değilim; korumayı esas alan metinler korunmalıdır. İşte bu yüzden, adresim ne olursa olsun kadın haklarını savunmaya çalışan bir avukat olarak bile evlatlarımın gözü önünde katledildiysem bu topraklarda aynı Müzeyyen Boylu gibi, o zaman metinlere dört elle sarılmam gerekir.

İşte bu yüzden, İstanbul Sözleşmesi yaşatır demeye devam ediyoruz. Ve hep birlikte haykırmak gerekir diyoruz, İstanbul Sözleşmesine dokunmayın.