HABER MERKEZİ – HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partilerinin düzenlediği Ekonomi Konferansında yaptığı konuşmada, inşaat, turizm ve mevsimlik tarım işçilerine bakıldığında sadece bu üç sektörde bile Kürt emekçilerinin sömürüsünün nasıl bir artı değer transferinin yaşandığını gösterdiğine vurgu yaparak, “Kürt meselenin çözümsüzlüğünde bu zoru da görmek zorundayız. İktisadi zoru da iktisadi şiddeti de görmek zorundayız.” diye konuştu.
HDP’nin “Ekonomi Kriz, Bütçe ve Seçeneklerimiz” başlıklı ekonomi konferansı Dünya Ticaret Merkezi Konferans Salonu’nda başladı. Konferansın açılış konuşmasını HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli yaptı. “Kongrelerle bir araya gelerek hem besleniyor hem de önümüzdeki süreci yorumluyoruz. Asıl olan tabi ki sadece yorumlamak değil müdahale etmek, toplumu ve ekonomiyi değiştirmektir” diyen Temelli, dünyanın büyük bir kriz içinde olduğunu belirtti.
Temelli, son 10 yıllık döneme bakıldığında kapitalizm sürecinin bir çöküş süreci olduğunu bundan çıkışın kapitalizmin içinde aranamayacağını ancak gerçek anlamda anti-kapitalizm ile aşılabileceğini söyledi. Temelli, “HDP olarak önümüze koyduğumuz ödevlerden biri bu konu üzerinde çalışmadır. Bugün sihirli formüller üretip hazır reçetelerle değil birlikte tartışarak birlikte üreterek bunu bir toplumsal mücadele alanı haline getirerek bu soruların yanıtlarını arıyoruz” dedi.
‘Emek sömürüsünün nasıl biçim aldığına dair konuşmalıyız’
Fabrika toplumlarının yıkıldığını gördüklerini, sosyal yapı üzerinde de değişim yaşandığına tanık olduklarını belirten Temelli, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Fabrika toplumunun yıkılması bize şunu getirdi. Nasıl bir sınıf mücadelesi örgütlemeliyiz? Yani anti-kapitalizm dediğimiz, kapitalizm sonrasına dair konuşmaya başlayacaksak o zaman ‘nasıl bir sınıf mücadelesi’ sorusu üzerine konuşmak gerekiyor. Bir kere buna yoğunlaşmamız gerekiyor. Eğer bir emek sömürüsü varsa bunun nasıl bir biçim aldığına dair üzerinde konuşmamız gerekiyor. Eğer bir doğa talanı varsa bunun üzerinde artık konuşmamız gerekiyor. Eğer kadına yönelik şiddet varsa bunun arasında ekonomi-politika varsa bunun üzerine sözümüzü kurmamız mücadelemizi yükseltmemiz gerekiyor.”
‘AKP tüm dünyaya laboratuvar sunmuştur’
AKP’nin 17 yıllık dönemini ‘bir neo-liberal laboratuvarı’ na benzeten Temelli, “Kapitalizmin bu formu ile bu denli barışık, bu yönlü kamu düzenini inşa etmede bu denli kararlı bir iktidar tüm dünyaya laboratuvar sunmuştur. Yıkımın her türlüsünün yaşandığını bu yıkımın şiddet sarmalıyla örüldüğü bir AKP döneminden bahsedebiliriz. Ne yapmıştır. Tam da finansal sermayeye uygun ekonomi politikayı yönetmiştir. Tam da yoksulluğun yönetilmesine dair gereklilikleri harfiyen yerine getirerek toplumsal çöküşü hızlandırmıştır. Tam da kamu düzeni adı atında güvenlikçi mekanizmalarla toplumu şiddet düzenine sokmuştur.” dedi.
‘Kürt meselesinde iktisadi şiddeti de görmek zorundayız’
Türkiye’nin yoksulluk haritasına bakıldığında Kürt illerinin görüldüğüne dikkat çeken Temelli, “Yoksulluğun yönetilmesinde Kürt illerindeki sömürü mekanizmaları ve alanlar arasındaki transferlere baktığımızda artı değerin nasıl transfer edildiğini görürsünüz. Sadece gidip oraya kayyım atamak değildir. Kayyım atamak da bu mekanizmanın bir parçasıdır. Kürt meselesine dair kayyım atayarak sömürü düzenini daha net hayata geçirir. Ama öbür tarafıyla da şiddet mekanizmasını üretiyor. Artı değer transferi üzerinden baktığınız da bugün işçi sınıfının katmanlarına baktığımız da en yoksulların Kürt emekçiler olduğunu görürüz.”
İnşaat, turizm ve mevsimlik tarım işçilerine bakıldığında sadece bu üç sektörde bile Kürt emekçilerinin sömürüsünün nasıl bir artı değer transferinin yaşandığını görmenin mümkün olduğunu belirten Temelli, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kürt meselenin çözümsüzlüğünde bu zoru da görmek zorundayız. İktisadi zoru da iktisadi şiddeti de görmek zorundayız. Kayyım bu ikisini birleştiren bir meseledir. Kayyımsız yapamamalarının bir diğer nedeni de budur. Kürt illerinin kalkıp kendi zenginliğine sahip çıkmasının engellemesinin yolu bu şiddet sarmalının her yeri kaplamasından geçer. İktisadi zora, siyasi zor ve şiddet de eşlik ediyor. Her gün yaşanan gözaltılar, tutuklamalar, katliamlarda ve daha büyük boyutta Suriye savaşında bunu görmek mümkündür. ”
İktisadi alanla siyasi alanı mutlaka buluşturmayı ve demokrasi meselesini ele alırken bunun iktisadi alanı da kapsaması gerektiğini söylediklerini belirten Temelli, “Bunu biz radikal demokrasi başlığı altında ele alıyoruz yeni bir toplumsallık yeni bir demokrasi mücadelesi oluşturulacaksa ki bu demokratik ulus projesidir. Bu demokratik ulus mücadelesini bir demokratik anayasa ile olacağını ve buradan demokratik cumhuriyet oluşturabileceğimizi düşünüyoruz” dedi.
Konferans diğer katılımcıların sunumlarıyla devam ediyor.