Düşük faiz, genişlemeci para politikası ve Merkez Bankası rezervlerinin sıfırlanması pahasına bastırılan döviz kuru politikasıyla ekonomi yüzde 1,8 oranında büyüdü.
Buna karşın 2019’da yüzde 31,3 olan işgücünün payı 2020’de yüzde 29,4’e düştü. Reel ücretler ise yüzde 5 küçüldü. İşletmelerin borçları 858 milyara çıktı, bireylerin borçları ise yeni bir rekor kırdı.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin 68’incisini “Sanayide büyümenin öteki yüzüne, istihdam ve ücret sorununa” ayırdı.
TÜİK, Merkez Bankası, Hazine ve Maliye Bakanlığı, BDDK, Strateji Bütçe Başkanlığı verileri kullanılarak yapılan analizde, sanayide görece büyümenin istihdamı azaltma ve ücretleri reel olarak düşürme pahasına gerçekleştirildiğine dikkat çekildi. Analizde ortaya çıkan başlıklar özele şöyle…
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilen 2018 sonrası sanayi üretimi patinaj yapıp yıllık büyümesi yüzde 1’in altında kalırken 2020 yılında da zorlama etkenlerle yaratılan rüzgarla ancak yüzde 1,6 artış gösterebildi. Bunu, birim başına daha az saatte (daha az fiili istihdam ile) gerçekleştiren sanayi, işgücünün iş yükünü de artırarak gerçekleştirmiş oldu. Bu durum, saatlik işgücünün veriminin artması olarak tezahür etti.
Sanayinin yükü emek kesimine yıkıldı
Ne var ki, bindirilen bu ağır yüke karşılık birim üretim başına alınan nominal ücret, tüketici enflasyonu karşısında tutunamadı ve reel olarak yüzde 5 geriye düştü. Hesap, dolar fiyatı üstünden yapıldığında 2020’de yüzde 24 artan dolar fiyatı karşısında birim üretime düşen ücretteki reel gerileme yüzde 12’yi geçti. Bu da sanayinin su üstünde tutunmasının yükünün emek kesimine yıkıldığının, bölüşümde adaletsizliğin pandemi döneminde artırılarak emek aleyhine büyütüldüğünün göstergesi sayılır.
Sanayi üretimi yüzde 1.6 arttı, reel ücretler yüzde 5 küçüldü
Sanayi üretimi, pandemi yılı 2020’de yüzde 1,6 artış göstermesine karşın, reel ücretlerin yüzde 5 küçülmesi, üretim-refah büyümesinden ücretlilerin pay almak bir yana bölüşümde yeni alım gücü kayıplarına uğradığını, yoksullaştıklarını gösteriyor.
GSYH’da işgücü payı yüzde 31.3’ten yüzde 29.4’e düştü
2020’de GSYH düşük faiz, genişlemeci para politikası etkisiyle ve Merkez Bankası rezervlerinin sıfırlanması pahasına bastırılmış döviz kuru politikasıyla yüzde 1,8 oranında büyüdü. Buna karşın işgücünün GSYH’deki payı bir önceki yıla göre artmadı, 2019’da yüzde 31,3 olan işgücünün payı, 2020’de yüzde 29,4’e düştü. Geri kalanı ise işletme kârı ve vergi olarak paylaşıldı. Yani yüzde 1,8 artış da olsa, artan refahtan işgücü pay alamadı; tersine artan milli gelirden payı azaldı. Sanayideki işgücü, toplam milli gelirden 2019’da yüzde 7,4 pay alırken 2020’de payı yüzde 7,1’e düştü.
Gerçek işsizlik yüzde 60 oranında
Sanayi özelinde gözlenen, daha az istihdamla üretim eğilimi, işsizliğe yeni eklemeler yaptı. TÜİK, uzun süre direndiği geniş tanımlı işsizlik verilerini “atıl işgücü” tanımıyla da olsa yayınlamaya başlayınca, yüzde 12-13 dolayında seyreden dar tanımlı işsizliğin gerçeğinin yüzde 30’u aştığı anlaşıldı. Bu, yine 4 milyon dolayında seyreden iş arayan işsiz, yani dar tanımlı işsiz sayısının, gerçekte 10,7 milyona ulaştığını, dolayısıyla gerçek işsizlik fotoğrafının yüzde 60 oranında kamufle edildiğini de ortaya çıkardı.
20 ayda 800 bin kadın istihdam dışına çıkarıldı
Özellikle kadınların işgücü piyasası dışına atılmaları gerçeği öne çıkıyor. Mart 2019-Kasım 2020 arası 20 ayda kadın istihdamında 9 milyon 100 binden 8 milyon 300 bine gerileme yaşandı. Bu, 800 bin net kadın istihdam kaybı anlamına geliyor. Tarımdaki kadın istihdamında ise kayıp yaklaşık 350 bin. Önemli olan tarım dışı sektörler. Ağırlıkla hizmetler olmak üzere istihdam kaybı 550 bin. Bu dönemde iş arayan kadın sayısında da 380 bin azalma var. İşgücüne kadın katılım oranı 20 ay içinde 4,8 puan azaldı. Bu büyük kaybın ne zaman, nasıl telafi edileceği bilinmiyor.
Yüksek faizde Türkiye ilk üçte
Türkiye, yüzde 17 olan Merkez Bankası politika faiziyle dünyada en yüksek faiz uygulayan ilk 10 ülke arasında yer alıyor. Sadece Venezüella ve Arjantin gibi ülkeler Türkiye’den daha yüksek faiz uyguluyor. Birçok ülkede faiz negatif, birçok ülkede de sıfır seviyesinde bulunuyor.
İşletmelerin borçları 858 milyara çıktı
Küçük ve orta boy işletmelerin bankalara olan kredi borçları 5 Mart itibariyle 857,9 milyar liraya çıktı.
BDDK’nın verilerine göre KOBİ’lerin bankalara olan kredi borçları 26 Şubat – 5 Mart 2021 tarihleri arasında 4,2 milyar lira daha arttı. KOBİ kredilerinin 16,4 milyar dolarlık (122,8 milyar liralık) kısmı döviz kredilerinden oluşuyor.
Bireylerin borçları da yeni bir rekor kırdı
Bireylerin bankalara ve finansman şirketlerine olan borcu 26 Şubat – 5 Mart günleri arasında 556 milyon lira artarak 844,7 milyar liraya çıktı ve yeni bir rekor kırdı.
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin verilerine göre bu yıl Ocak’ta 41 bin 838 kişi tüketici kredisi, 40 bin 663 kişi ise kredi kartı borcunu, vadesinde ve daha sonra tanınan 180 günlük temerrüt süresince ödemediği için bankalar tarafından icra takibine alındı.
Ocak 2021 sonu itibariyle takibe alınmış olmalarına rağmen 2 milyon 373 bin 837 kişi tüketici kredisi, 2 milyon 473 bin 516 kişide kredi kartı borcunu son beş yılda ödeyemedi.