Korona ve karantina süresince düşünmeye, alışkanlıklarımızı değiştirmeye vaktimiz var. Şu andan itibaren ihtiyacımız dışında para harcamamayı deneyebiliriz.
Korona yüzünden eve kapandık. Kendi kendimize karantina uyguluyoruz, hafta sonu zaten sokağa çıkma yasağı var. Çoğumuzun işsiz veya işi varsa da gelirsiz kaldığı (hani ücretsiz ve süresiz izin var ya, o mesela veya işletmesini geçici süreyle kapatanların yaşadığı durum) aşikar.
Ama canımızı sıkan tek şey bu değil, zaten hayatımız da işten ibaret değil. Güzel yemekleri olan restoranlardan, kahve içtiğimiz kafelerden, alış veriş merkezlerinden, vitrinleriyle ışıklanmış caddelerden uzak kaldık. İş yerlerinden uzak kaldık. Çalışmaya evden devam etsek de iş arkadaşlarımızla öğlen aralarından uzak kaldık. Okuldan uzak kaldık. Eğitimler evden devam etse de teneffüslerden uzak kaldık.
Özetle, şu an evde yaptıklarımızı daha önce de yapıyorduk. Çalışmak, derslere girmek, televizyon dizi film vs izlemek… Ama mesele işten değil öğlen aralarından, dersten değil teneffüsten, yemeği evde değil, dışarıda arkadaşlarla yemekten, evde değil kafede çay kahve içmekten mahrum kalmak.
Tam bir telafi değilse de, teselli edecek şeyler var. Hava ve ortam müsaitse yemeği balkonda yemek, çayımızı kahvemizi camın önünde içmek, arkadaşlarımızla görüntülü sohbet etmek işe yarayacaktır. Moralimizi yüksek tutmak için bunları yapmalıyız. Hatta farklı yemek tarifleri denemeliyiz, evde eşyaların yerlerini değiştirmeli, çekmecelerimizi dolaplarımızı düzenlemeliyiz.
Peki hayatımız sadece iş, okul gibi yerlerde sosyalleşmek mi?
Kabul etmekte zorlansak da, bu korona günlerinden önce çok yönlendirilmiş bir hayatımız vardı. Şimdi de var elbette… Ama diğeri uzun süreler bizi etkilediği için artık çok alışmıştık ve sanki kendi isteğimizce yapıyormuş gibi hissediyorduk.
Şimdi alışkın olmadığımız bu karantina sürecinde, öncesindeki hayatımızı yakalamaya çalışıyoruz. Bir örnek vereyim, hep beraber “eveeet” diyeceğiz eminim… Bir süredir mağazalardan alışveriş yapamadığımız için internet sitelerinden sipariş veriyoruz değil mi? Kaçı evde geçirdiğimiz bu zamanlarda lazım? “Bakalım sağ salim çıkabilecek miyiz bu virüsten” diyen insanlar kışlık kıyafet siparişi veriyor! Bu hareketle aslında “koronayı atlattık, yazı atlattık, kışa hazırım” mı diyor? Aynı zamanda “kim bilir ne kadar süre daha şehir dışına çıkmak yasak olacak” diyenler yazlıkları için sandalye masa, kendileri için bikini mayo siparişi veriyor!
Sosyal mesafeyi korumalıyız, lütfen yaklaşmayalım diyen insanlar doğum günü partisi vermek için balonlar, onlarca plastik tabak, bardak, çatal siparişi veriyor!
Bu saydıklarım bir kısmımıza hayata tutunma, gelecek hayali kurma hareketi gibi görünse de, aslında tüketme alışkanlığı, hayatla kurduğumuz bağın alışveriş üzerine oluşu.
Hayatla başka türlü bağlar kurmayı deneyebiliriz, belki de bu korona süreci bize böyle şeyler öğretecektir. Bu süreç kimi konularda bizi zorlayacak biliyoruz, ama öğrenmek her zaman güle oynaya olmuyor.
Hazır böyle bir dönem yaşıyorken düşünelim, neler satın alıyoruz, bunları alma nedenimiz ne, almazsak ne olur, hayatla kurduğumuz bağ bir şeyler satın almak üzerine mi, “harcamadan” ne kadar yaşayabiliriz?
Harcamak, tüketmektir. Bir şeyleri yerine yenisini koyabilmek için tüketiyoruz. Genelde eşya değil ama, parayı tüketiyoruz. Tüketiyoruz ki yerine yenisini koyalım. Yerine yenisini koymaya ihtiyaç duyalım ki, bir yıl sonra vakti gelecek, kullanmayı bile unutacağımız eşyalar için çalışalım. Temelinde gelirden veya giderden (bizim ülkemizde her ikisinden de) vergi vermek de olduğu için, bu tüketimin yanlış olduğunu hiçbir yönetim söylemeyecektir.
Hayatımız nelerden oluşuyor, bağlarımızı ne sağlıyor düşünelim. Kendimizi, iç sesimizi dinleyelim. Bırakalım diğer insanlarla bağımız sadece telefon açmak, sohbet etmek olsun. Alışveriş veya daha doğru tabiriyle tüketmek bir süre kullandığımız bir araç olmasın. İnternet üzerinden satış yapan bir arkadaşım sipariş sayılarının fotoğraflarını ve en çok neler satıldığını gönderdi. Yapabildiğim tek yorum, “bu insanlar hayattayım demek için alışveriş yapıyor” olabildi.
Evimize verdiğimiz her siparişte, kaç kişinin çalışması, iş yükün artması gerekiyor düşünelim. Makyaj malzemesi gibi acil olmayan ürünleri aldığımızda, acil ihtiyacını sipariş edenlerin hakkını yiyor olabiliriz. Kargo çalışanı bize ihtiyacımız dışındaki ürünleri getirirken, diğerlerini yetiştiremeyebilir. Tabii sadece bu da değil, bu siparişler yüzünden, birçok çalışan daha çok insanla temas edecek. Yani kendimize karantina uygularken, başkalarını da tehlikeye atıyoruz.
Bu korona ve karantina süresince düşünmeye, alışkanlıklarımızı değiştirmeye vaktimiz var. Şu andan itibaren ihtiyacımız dışında para harcamamayı deneyelim. Dünya böyle olaylar yaşadığında, toplumların ve bireylerin davranışlarında değişiklikler olmuş. Bu sefer olması gerekenlerden biri hijyene, mesafeye dikkat etmek, diğeri harcamanın azaltılıp, değerlendirmenin artırılması olmalı.