Ulaş Kızılsu
Geçtiğimiz hafta Hayvan Hakları Araştırma Komisyonunun hazırladığı rapor Genel Kurul’da görüşüldü. Böylece araştırma komisyonu Parlamentoya, aslında, bir bakıma, tavsiyelerini sunmuş oldu.
Nedir bu tavsiye kararları?
Hayvanları Koruma Kanunu’nun isminin “Hayvan Hakları Kanunu” olarak değiştirilmesi.
Hayvanların sınıflandırılmasında “ev hayvanı, yaban hayvanı, şehir hayvanı, çiftlik hayvanı” gibi tanımlamalar getirilmesi.
Şehirlerdeki sahipsiz hayvanların sayımının yapılması ve kısırlaştırma seferberliği başlatılması, bunun için gerekli bütçe ve personelin tahsis edilmesi.
Hayvanların ölümüne sebebiyet veren mobil kısırlaştırma ünitelerinin kaldırılması.
Hayvana şiddetin Ceza Kanunu kapsamına alınması ve ceza alt sınırının para cezasına tecil edilememesi için iki yıl bir ay olarak belirlenmesi.
İnternetteki hayvan dövüş sitelerine erişimin engellenmesi.
Hayvanlara yönelik şiddetin cezalandırılmasında sahipli-sahipsiz hayvan ayrımına son verilmesi.
Kat Mülkiyeti Kanunu’nda yapılacak bir revizyonla apartmanlarda evcil hayvan beslenmesine getirilen kısıtlamaların ortadan kaldırılması.
İstifçiliğin önüne geçilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığınca mevzuat çalışması yapılması.
Üzerine kayıtlı olan hayvanların sorumluluğunu almayan ve sokağa terk eden kişilere en az 10 bin TL para cezası uygulanması.
Hayvanların mikroçip yöntemiyle kimliklendirilmesi.
Hayvan Hakları Fonu oluşturulması.
Hayvan kolluğu kurulması.
Kısırlaştırma ve hayvanların korunmasına yönelik uygulamaları gereği gibi yapmayan yerel yöneticilere adli ve idari yaptırım uygulanması.
Belediye bakımevlerinde eğitimli ve sertifikasyon sahibi personelin çalıştırılması ve 7/24 nöbetçi veteriner hekim bulundurulması.
Hayvan bakımevlerinin kamuoyu tarafından internet üzerinden 7/24 kamerayla izlenebilmesi.
İl Hayvanları Koruma Kurullarına ilişkin süreçleri yönetmek üzere “Merkez Hayvan Hakları Kurulu” oluşturulması.
Evcil hayvan kaçakçılığının önlenmesi ve internetten hayvan satışının yasaklanması.
Pet shoplarda kedi köpek satışının yasaklanması fakat üretim çiftlikleri ve ırk derneklerinden hayvan edindirmenin özendirilmesi (Buraya bir şerh düşeyim: Bence bir müddet hayvan ithalatı ve satışı yasaklanmalı, toplum bakımevlerinden hayvan sahiplenmeye teşvik edilmeli)
Beslenme odakları oluşturulması.
Müfredata hayvan hakları eğitiminin eklenmesi.
Hayvan hakları konulu yayınların zorunlu yayın kapsamına alınması.
Kaçak avcılıkla mücadele edilmesi için bir dizi önlemler alınması. (İkinci itiraz noktam burası: Kendini savunma imkânı olmayan bir hayvana silah doğrultmak spor değil, cinayettir, ahlaksızlıktır. Avcılık tamamen yasaklanmalıdır)
Kuşların enerji nakil hatlarına çarpıp ölmelerinin engellenmesi.
Tarım uygulamalarının tarım alanlarına bağlı yaşayan türlerin yaşamasına olanak sağlayacak şekilde dizayn edilmesi.
Yaban hayatını desteklemek amacıyla su sondajları yapılması, sulak alanlar oluşturulması.
Kuşların zarar görmemesi için havai fişek kullanımına sınırlama getirilmesi. (Bir diğer itiraz noktam: Bu görgüsüzlük tamamen yasaklanmalı, bunun istisnası olamaz. Hayvanların “Bu istisnai bir durum.” deyip kalp krizi geçirmekten vazgeçecek hâli yok!)
Su Ürünleri Kanunu’nda hedef dışı av hususunun tanımlanması ve gerekli yaptırımlara bağlanması.
Anız yakmaya ilişkin para cezalarının artırılması.
Yeni hayvanat bahçesi açılmaması, mevcutların koşullarının iyileştirilmesi.
Hayvanlı sirklerin yasaklanması.
Yunus parklarının yasaklanması.
Kürk hayvanı üretim ve ithalatının yasaklanması.
Deney hayvanlarının koşullarıyla ilgili birtakım iyileştirmeler. (Elbette itiraz ediyorum ve bu temelsiz bir itiraz değil. Hayvan deneylerinin yerini tutan ve çok daha sağlıklı sonuçlar veren bilimsel yöntemler var artık; hayvan deneyleri tamamen yasaklanmalıdır)
Geleneksel hayvan dövüşleri konusunda ilgili kurumların hassasiyet göstermesi gerektiği düşüncesi (Bu kadar yuvarlatılmış ifadelere ne gerek var? Seçim bölgesi nedeniyle duyulan oy kaygısı mı? Her türlü hayvan dövüşü ya-sak-lan-ma-lı!)
Faytonların tüm yurtta bütünüyle kaldırılması uygundur ama tarihî, kültürel miras değeri taşıdığı noktalarda standartları iyileştirilmelidir. (Adalar’da faytonların -sayılarının azaltılarak- kalması için uğraşıldığını bir önceki yazımda ifade etmiştim, neyse ki -ve maalesef ki ruam salgının patlak verip 105 atın hayatını kaybetmesiyle- son anda bu yanlıştan dönüldü ve Genel Kurul görüşmelerinde CHP’li konuşmacılar Adalar’da faytonların kaldırılacağı müjdesini -nihayet- verdi)
“Yasaklı ırk” kavramı yerine “tehlikeli ırk” vurgusu yapılması, sorumluluğun hayvana değil, sahibine yüklenmesi. (Yıllarca Meclis koridorlarını aşındıran kinoloji uzmanları ve köpek eğitmenleri saçını başını yoluyor olabilirler şu an. “Tehlikeli köpek ırkı yoktur, tehlikeli insan vardır.” demekten dillerinde tüy bitti fakat siyasilerimiz hâlâ, pitbull ön yargısına sürüklenen yurdum insanına göz kırpma zaafından vazgeçemiyor sanırım. Her ırktan köpek için tasmasız gezdirme yasaklanır ve hayvanların vereceği zarardan ötürü sahiplerine hapis cezası öngörülürse bu sorun zaten çözülecektir. Irkçılığın lüzumu var mı?)
Görüldüğü üzere rapor gayet ayrıntılı ve geneli itibarıyla olumlu.
Gel gelelim, yazının başında da belirttiğim gibi, bu rapor sadece tavsiye niteliğinde yani hiçbir bağlayıcılığı yok.
On beş yıldır süren bu yılan hikâyesinde Parlamentonun samimiyetine inanmamızı sağlayacak tek şey, bu tavsiye kararlarının kanunlaşmasıdır.
Meclis, hayvanları sömürerek servetine servet katan bir avuç burjuvanın dümen suyuna mı gidecek, yoksa sadece hayvan hakları aktivistleri değil, bu ülkenin vicdan sahibi milyonlarca vatandaşının yani halkının sesine mi kulak verecek?
Mart ayında yasalaşacağına dair sözler dolanıyor. Geri sayım başladı. Gözler Parlamentoda..