Aykut Alyanak
Türkiye’nin şişe su ihtiyacının önemli bir kısmını sağlayan, Sakarya ve Kocaeli illerinin içme suyu kaynağı olan Sapanca Gölü betonlaşma, kirlilik ve küçülme tehlikesiyle karşı karşıya.
Sapanca Gölü’nün yanlış uygulamalar neticesinde ekosisteminin alarm verdiğini söyleyen Kocaeli Çevre Mühendisleri Odası eski Başkanı Sait Ağdacı, gölü olumsuz etkileyen en büyük nedenlerden birisinin betonlaşma olduğunu belirtti.
Ağdacı, “2000’li yıllardan sonra özellikle de 2015’den itibaren ormanlık alanların 2B arazisi kapsamına alınıp %20 imar izni verilmesiyle yapılaşma hızla artmıştır ve halen de devam ederek Sapanca tepeleri betonla kaplanmıştır. Ormanların kesilerek yerine yapılan villalar Sapanca çevresini hızla sarmaktadır. Doğa kıyımı göl ekosistemini çok olumsuz etkilemektedir” dedi.
Ağdacı, 1986-90’lı yıllarda bir dönüm arsanın 50-60 bin liraya satıldığını günümüzde yapılan villaların ise 1 milyon 250 bin dolara özellikle körfez ülkelerinden alıcı bulduğunu söyledi.
Sapanca’nın tepelerindeki bu yapılaşmaların bir kısmının atık sularını direkt göle deşarj ettikleri uyarısı yapan Ağdacı, mantar gibi çoğalan bu villa inşaatlarının ormanları ve gölün geleceğini tehdit ettiğini ifade etti.
‘Şişelemeden dolayı dereler göle ulaşamıyor’
Türkiye’de ambalajlı su endüstrisinin yıllardır Sapanca Gölü havzasını kullandığını ve zamanla şirket sayısının hızla arttığını ifade eden Sait Ağdacı, Sapanca Gölü’nü besleyen bütün derelerin su şişeleme şirketleri tarafından parsellendiğini bu nedenle su kaynaklarının göle ulaşamadığına dikkati çekti.
Geçmişte bazı su şişeleme şirketlerinin izin verilen miktarın üzerinde dolum yaptığına dair duyumlar aldığını da ifade eden Sait Ağdacı, Sapanca Gölü’nü tehdit eden diğer sorunları şöyle sıraladı:
* Maden Deresi; bölgedeki vahşi depolama şeklinde toplanan kent çöplüğü atıklarını, taşocağı atıklarını göle taşımakta,
* Eşme Deresi havzasında bir fabrikanın kimyasal atıkları ile bir çiftliğin hayvansal atıklarını yine göle taşımakta,
* Maden Deresinde aynı zamanda bir kanalizasyon devresi ucu açık şekilde göle deşarj edilmektedir.
* Sapanca Gölü’nün suyu aynı zamanda sanayide ve tarımsal sulama maksatlı olarak da kullanılmaktadır.
* Tüm bunların sonucunda gölün kodunun düşmesi ve göle ulaşan derelerdeki kirlilik ve yapılaşmaların atık sularının göle verilmesi gölün kirlenmesine neden olmuştur /olmaya da devam etmektedir.
* Sapanca Gölü şu anda mezotrofik durumdadır. Yani Sapanca Gölü’nde, evsel atık sular, bilinçsiz tarım sulaması, kimyasal atıklar ve göl suyunun sanayide de kullanımı nedeniyle oksijen oranı ve canlı varlığı azalmaya başlamıştır. Gölün dibinde birikmeye başlayan başta azot, fosfor olmak üzere kimyasal maddeler su kalitesini hızla bozmaya devam etmektedir. Ciddi bir önlem alınmadığı takdirde ötrofikasyon sürecinin hızlanarak, gölü geri dönüşü olmayan yok oluşa götürmesi kaçınılmazdır. Pelajik ve bentik dokudaki canlı varlığı da bunu ortaya koymaktadır.
‘Su klorlanıp dinlendirilmeli ve öyle kullanılmalı’
Ağdacı, göldeki kirliliğin hiçbir tedbir alınmadığı için artarak devam etmesi nedeniyle eskisi gibi doğrudan içilebilir niteliğinin kalmamış olabileceğine işaret etti. Ağdacı, “Bugün itibariyle Sapanca Gölü’nün suyunun 0,5 ppm basınçta klorlanıp belli bir süre dinlendirildikten sonra analizleri yapılıp öyle şebekeye verilmelidir. Bu işlem yapılıyor mu bilemiyoruz, çünkü ilgili kuruluşlar bilgilendirme yapmıyor” diye konuştu.
‘İzmit’te ishal vakalarında artış var’
Ağdacı, İzmit’e içme suyu sağlayan Yuvacık Baraj Gölü’ndeki doluluk oranının % 16’lara düşmesi sonucu Sapanca Gölü’nden Yuvacık Barajına su aktarımına başlandığı bilgisini de aktardı. Sait Ağdacı, Sapanca suyu pompalandıktan sonraki dönemde kentte ishal vakalarında artışlar olduğunu ve halktan musluktan akan suyun kötü koktuğuna yönelik şikayetler gelmeye başladığını belirtti.
İzmit Körfezi bölgesinde yoğunlaşan sanayi tesislerinin kullanma sularının yıllardır Sapanca Gölü’nden sağlandığını belirten Ağdacı, “Sanayi tesislerinin içilebilir kalitedeki bu suyu almaları büyük bir hatadır. Sanayi düşük kaliteli suyu da kullanabilir ama bu hiçbir zaman planlanmadığı için göl suyu hoyratça tüketilmeye devam ediyor” uyarısını yaptı.
Doç. Dr. Yiğit: Gölün küçülmesi kaçınılmaz
Sakarya Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahnaz Gümrükçüoğlu Yiğit da doğrudan içilebilir su kaynağı olan gölün Türkiye’de çok nadir olduğunu, kuraklık çeken bir coğrafyada yaşadığımız için Sapanca Gölü gibi çok değerli olan temiz su kaynağının azami derecede korunması gerektiğini söyledi.
Zaten gölün her iki taraftan da yoğun trafiği olan otoban ile çevrelendiğini vurgulayan Yiğit, “Öte yandan gölü besleyen dağlar ve sık orman örtüsü hızla betonlaşıyor. Bu hem su kaynaklarının azalmasına hem de artan nüfusun daha fazla su talebi doğurmasına neden oluyor. Bir de halihazırda şişeleme fabrikaları yoğun bir şekilde bu kaynakları kullanıyor. Göl yeterince beslenemiyor, su seviyesi düşüyor. Kirlenme kaçınılmaz hale geliyor” diye konuştu.
‘Sanayi tesisleri gölün suyunu kullanıyor’
Yiğit, “Gölün kimyasallar nedeniyle kirlenmeye başlaması en büyük sorundur. Sapanca Gölü gibi içme suyu kaynağına bu tür kirleticilerin girmesine asla izin verilmemelidir” uyarısını yaptı.
Başta TÜPRAŞ olmak üzere pek çok sanayi kuruluşunun denizden su temini veya kullanılmış su (gri su) kullanmasının bölgedeki temiz su kaynaklarını korumak açısından zaruri olduğu söyleyen Yiğit, “Ama işletmeler gerekli yatırımları yapmaktan kaçındığı ve Sapanca Gölü’nden su almak daha pratik olduğu için gölün seviyesinde tehlikeli düşüşler olmaktadır” şeklinde konuştu.
‘Sonu Çekmece Gölü gibi olur’
Doç. Dr. Yiğit, Sapanca Gölü’nün acilen korunmaya alınmaması halinde sonunun İstanbul’da Küçükçekmece ve Büyükçekmece gölleri gibi olacağını, bu önemli içme suyu kaynağının kaybedilebileceği uyarısını yineliyor.